Yıl 2013. Gezi Park’ının alışveriş merkezine dönüşmesine tepki gösteren bir grup insanın ortaya koyduğu eylemlerinin tüm ülkeye yayıldığı zaman dilimi. Yaşam tarzına ilişkin müdahaleye tepki göstermekti esas olan. Herhangi bir lideri olmayan, herhangi bir ideolojiden bağımsız ortaklık içerisinde ilerleyen şenlik tadında bir tepkiydi Gezi. Sadece İstanbul ile sınırlı kalmayıp, tüm ülkenin Gezi Parkı ruhunu taşıdığı zamanlardan bahsediyorum. Uzun zamandır bir arada böylesine ortaklaşa bir duyguyu böylesine coşkulu bir şekilde hissetmemiştik.

Aradan 9 yıl geçti. Bugün yıllar öncesinde kalan anılarımızı konuşurken o dönemde herkes kendi yaptıklarını anlatır. Klavye başından kalkıp sesini sokaklarda duyurmaya çalışan gençler vardı her yerde. Hepimiz ordaydık. Şarkılar söyleyip, gençliğin enerjisini ortak bir amaca yönlendiriyorduk. Kimse inancı nedeniyle dışlanmıyor veya ötekileştirilmiyordu. Herkes gönüllü bir şekilde katkıda bulunmaya çalışıyordu. Şimdilerde herkes internetin nimetlerini övüp Gezi zamanı ne kadar işlevli olduğunu söylese de böylesine coşkulu bir festivalin sadece uygulamalar üzerinden güzellenmesi, onun ruhunun basitleştirilmesine neden olacaktır. Elbette uygulamaların çok büyük katkısı oldu, özellikle haberleşmek ve iletişim kurabilmek adına. Ancak esas olan herkesin sokakta olmasıydı. Konfor alanlarımızdan çıkıp birlik olabilmemizdi Gezi’yi önemli kılan.

Sokaklarda sadece gençler yoktu. Gençleri koruyan, onları desteklemek isteyen veya yanlarında olduklarını fiziksel olarak belli etmeseler de ruhen onların yanında olan aileler vardı. Gençlerin abi ve ablaları vardı, amca ve dayıları vardı, teyzeleri vardı sokaklarda. Yıllar öncesinde yaşanan siyasi olaylar nedeniyle ortaya çıkan tabloları deneyimlemiş neslin çocukları sokaktaydı. O çocukların aileleri ise yaşanabilecekleri öngördükleri için gençlerin yanında yer aldı. Onları kısıtlamamak veya onlara engel olmak istemeyen aileler çoğunlukla bunu gizlice yaptı. Gençler görünen kahramanlardı. Onların arkasında bir de görünmeyen kalabalık vardı.

Evlerinde tencere, tava ile eşlik eden insanlar, sokaklarda birlikte şarkı söyleyen insanlar, ne olursa olsun birbirine destek olan insanlar vardı. Denizi olmayan bozkırın ortasında, deniz gözlüğü takan gençler vardı. Limonunu, sütünü, bilgisini, şarkısını, müziğini, halayını paylaşan güzel insanlar vardı.

Tüm bu güzelliklerin yanında, yıllardır dava süreçlerini takip ettiğimiz binlerce insan var. Hiç unutmayacağımız hayatını kaybeden sekiz güzel insan var. Hep 19 yaşında kalacak olan gençlerimiz, kalbimizin bir odasının sahibi olarak kalacak büyüklerimiz var. Yaşamaya dair umutlarımız var. Yıllar geçse de oturup Gezi’yi hatırladığımızda yüzümüzü gülümseten veya sessizliğe gömülmemize neden olacak insanlar var. İyi ki de varlar. İyi ki de var oldular.