Sana nasıl desem, nasıl anlatsam seni incitmeden, ama geç kaldık hayata işte, iyi sözler etmeye geç kaldık, kardeşlikten, ve insandan söz etmeye geç kaldık...Sonra şiirden, aşktan Yakub'un acısından, Yusuf'un kuyusundan söz etmeye geç kaldık...Geç kaldık yağmalandı bağlarımız  bahçelerimiz, yağmalandı portakal limon bahçelerimiz, ekin tarlalarımız yağmalandı işte...Yağmaladılar, böyle iyi olacağını söylediler, bize güvenin bize inanın dediler...Ama  yalancı kişilerdi hepsi, yalancı adamlar yalancı kadınlar...En çok kadınları yağmalandı bu ülkenin, en çok onların emeği sömürüldü, ama sesi çıkmadı efendilerin...

Yalancı efendiler, yalancı siyasetçiler, yalancı din bezirganları, yalancı gazeteciler, yalancı servet, ve para şöhret peşinde koşan yazarlar filan...Yeni sevgililer, yeni  pansiyoner odaları, yeni dolaplar, yeni dümen çevirmeler, fena halde hokkabazlık...Ne dinleri vardı, ne imanları,ne şiirden anlıyorlardı, ne aşktan sevdadan söz edecek bilgileri...Ama yazıyorlardı, ama anlatıyorlardı, ama siyasetçilerin peşinde kul köle olma halleri...Bütün kutsalların paraya çevrilme düşüncesi...Ağır sözler mi, ettim çocuk? veya yalan sözler mi ettim?

Ama hep konuştular, hep yazdılar, hep gürültü ettiler, "biz biliyoruz" dediler, biz kurtarıcıyız filan dediler...Daha başka sözler ettiler, ahalinin aklı ermez, ahali düşünemez, sizin yerinize biz düşünürüz dediler...Kudret sahibi olduklarını söyleyenler bile vardı, nasıl oluyor sa? 

Biliyorum, şimdi çokları kızacaklar  bu sözlerimize, çokları sen de nereden çıktın diyecekler, rahatımızı bozuyorsun, keyfimizi kaçırıyorsun, yolumuza taş koyuyorsun, ahalinin aklına karpuz kabuğu sokuyorsun, onlara insan olduklarını sömürüldüklerini hatırlatıyorsun,diyecekler, ama onların dediği gibi de olmuyor be çocuk...

Bak onların yüzünden, onların yapıp ettikleri yüzünden, onların yanlışları ve karanlık tavırları yüzünden, yani  "şehir ahalisi olanlar" bir yarısı aç, bir yarısı sefalet içinde, bir yarsı barınaksız, bir yarısı uçurumun kenarında  tutunacak bir el beklemekte...

Şimdi bunun böyle olduğunu demeyelim mi, kimi çocukların kimi kadınların, kimi annelerin "çaresiz yanlarını" söyleyip yazmayalım mı, bakın efendiler, bunlar sizin eseriniz demeyelim mi?

Demeyelim mi, bağlarımızı bahçelerimizi ne yaptınız diye, neden yaptınız  bunları, neden yok ettiniz diye? Yok etmediler mi, el ele verip şehirlerin denizlerin ağaçların, dağların canına kıymadılar mı?

Demeyelim mi, din anlatanlara "bu nasıl bir din anlatmak?" diye...Yoksulların yanında olmayan, düşenin elinden tutmayan, yolda kalmışlara barınak olmayan "din mi olur?" diye sormayalım mı? 

Neden demiş ti, hazreti Muhammed  "komşun açken sen tok sabahlar isen" Allah'a iman etmiş olmazsın, neden demişti acep, öylesine mi demişti...Hiç boş söz eder mi O?

Sahi neden bu günün insanı, bu günün Müslümanı, şehir ahalisi, sonra şu servet düşkünü adamlar "dinlemez oldular" Muhammed Mustafayı? 

 

Evet onlar nasıl isterse öyle inşa edildi şehirler sokaklar, onlar nasıl isterse öyle yazdılar gazeteler ve yazarlar, sonra onlar nasıl istiyorsa öyle anlatıldı din iman...Ve insan en çok çağımızda yenik düştü  güce, servete...Din en çok çağımızda yenik düştü kimi kişilerin arzu ve isteklerine...

Sonra mimarlar, mimarlar fena köle oldular kimilerine, paraya ve servete fena yenildiler, şehirleri şehir olmaktan, sokakları sokak olmaktan, evleri ev olmaktan çıkardılar...

Ondandır gece kondu dediğimiz evler daha bir güzel görünür oldu  gözümüze, daha bir aydınlık, daha bir cana yakın...Evet bütün bunları demeye geç kaldık çocuk...Tamam efendiler böyle olmaz demeye geç kaldık, ama denmeli yine...

Geç kalınsa da, denmeli denmesi gereken sözler...

Yeni sözler edilmeli ahaliye...Mesela aydınlık ve umut dolu sözler...

Sonra şiirden söz edilmeli, ve yeni masallar anlatılmalı çocuklara, kirlenmemiş, ve içinde umut olan masallar...

Yağmurdan söz edilmeli, kuşlara yem vermekten filan anlatılmalı...

Yani çocuk....İnsan öncelenmeli, insandan söz etmeli başka insanlar...Ve hep birlikte savaşlara zalimlere, savaştan söz edenlere karşı çıkmalıyız...Karşı çıkmalıyız merhameti ve sevgiyi öldürmek isteyenlere...

Tamam, geç kaldık, ama umut...Umudumuz var yarınlar için...Aydınlık günler için, kardeşçe yaşamak için umudumuz var, daha ne olsun...

Bekle...Bekle daha ne sözler edeceğim sana...

Gözlerinden öperim, kalbinden öperim bütün çocukların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar...