Yunanistan Başbakanı Miçotakis orman yangınlarını söndürmede başarılı olamadıklarını söyleyerek halkından özür diledi. Yangın söndürme helikopterlerinin bakımsızlık yüzünden havalandırmayı başaramadıklarını söyleyen Yunanistan Hava Kuvvetleri Komutanı istifa ettiğini
açıkladı. 28 Temmuz Antalya Manavgat'ta, ertesi gün Muğla-Marmaris'te başlayan orman yangınları günlerce söndürülemedi. Aşağı yukarı 100 bin hektarlık orman alanı kül tarlasına döndü. Can kayıpları yaşandı. 8 vatandaşımızı yangında kaybettik. İnsanların evleri yandı, köyler boşaltıldı. Cumhurbaşkanı'nın uçak filosu var, her bakanın özel uçağı var. Bu süreçte öğrendik Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir tane bile yangın söndürme uçağı olmadığını. Sonuç; ne bir bakan ne bir bürokrat sorumluluk almadı.Topu CHP'li büyükşehir belediyelerine attılar. Bırakın istifa etmeyi, özür bile dilemediler. İnsan biraz ar eyler. "Kendinden utanmazsan komşundan bari biraz utan" derler
adama. Gün geçmiyor ki ülkem insanı yeni bir felaket haberi ile uyanmasın. Karadeniz sele teslim oldu. Kastamonu, Sinop, Bartın'da 100'e yakın insanımız sel sularına kapılarak can verdi. Olur olmaz yerlere HES yapılmasına onay verenler, ormanlık alanları maden arama nedeniyle yok edenler, dere kenarlarını orman deposu yaparak tomruk yığdıranlar, rant uğruna dere yataklarına inşaat izni verenlerin hiçbiri ortada yok. Klasik laflar devletimiz güçlüdür, en kısa zamanda yaralarınız sarılacak. Gün siyaset günü değil, siyaseti bir yana bırakalım (Siyaseti niye bırakalım, bunca felaketin sonucu ranta dayalı bir siyaset değil mi? Bu siyaseti bugün tartışmayıp ne zaman tartışacağız?) Gün dayanışma günü İBAN numarasını cep telefonlarınıza gönderdik. Az veren candan, çok veren maldan. Pamuk eller cebe .Hep aynı teraneler. Sormazlar mı adama, "Sen devlet adına bu kadar vergiyi niye topluyorsun?" Göreceksiniz bu sel felaketinde kaybolan bunca canın sorumluluğunu kimse üzerine almayacak. Hiçbir bakan, bürokrat, belediye başkanı istifa etmeyecek. Bizde kendiliğinden istifa müessesi pek çalışmaz. Tarihe baktığımız zaman bunu görürüz. Osmanlı'da kendiliğinden istifa eden ne bir vezire, ne bir sadrazama rastlarsınız ancak padişah tarafından azledilir. Çünkü onlar kuldur. Sahip oldukları sınırsız yetkiler padişahın iki dudağının arasından çıkacak söze bağlıdır, bir anda sıfırlanıverir. Son söz yine diyecekler, ormanlık alan köy kurarsanız yanarak ölmek, dere kenarına ev yaparsanız sele kapılıp boğularak ölmek sizin fıtratınızda var. Bu sizin kaderiniz diyecekler. Sonuç yine suçlanan HALK olacak.