Hani derler ya.
“Herkes sakız çiğner de Hatice Hanım gibi kimse patlatamaz.”
Fıkra da öyle.
Herkes fıkra anlatır da,
Herkes güldüremez.
Güldürme işi başka
Anlatma işi ise bambaşka.
Buna,
Beceri mi desek?
Yoksa
Kişinin sesi, diksiyonu ya da mimikleriyle birlikte fiziği de bunda etkili oluyor mu?
Bana göre,
Sıraladığım tüm bu özellikler etkili oluyor.
Bunlardan hangilerinin öne çıktığını anlamak için Cem Yılmaz’ı incelemekte yarar var.
Ben size kimsenin tanımadığı bir başka örnek vereceğim.
Ufak tefek.
Ufak tefek derken.
Benden de ufak!
Kastamonu’da Bayındırlık Müdürlüğümü de yapmış olan, sarımsağı ile meşhur Taşköprü ilçesinin Kornapa Köyü’nden Ali Turgut’tan söz ediyorum.
Ali bey çok basit, sıradan bir olayı bile anlatsa gülmekten kırılırsınız.
Ali Bey, uzun yıllar önce, Hasan ile Hüseyin adlarında iki köylüsünden söz etmişti.
Hasan ağa ile Hüseyin ağa çok iyi iki dostmuş.
Hiç birbirlerinde ayrılmıyorlarmış.
Hasan ağa topal olduğu için, lakabı da topal Hasan’mış.
Burada ilginç olan.
Hasan ağayı topal yapan da Hüseyin ağaymış.
Ali bey bir gün Hasan ağaya sormuş.
“Ağa sen Hüseyin ağayla neden bu kadar can ciğer kuzu sarması gibisin?”
“Seni topal eden o değil mi?”
Dediğinde Hasan ağa,
“Ah uşağım sen nereden bileceksin?”
“Ben onun iyiliğini hiç unutamıyorum.”
“O olmasaydı ben şimdi yaşamıyordum.”
-“Nasıl yani?”
Biz bildiğin gibi iki komşuyuz.
Tarlalarımız da yan yana.
Bir gün Hüseyin ile sınır konusunda tartışmaya başladık. 
Al külah ver külah derken birbirimize girdik.
O sırada Hüseyin tabancayı çıkarıp beni vurdu.
Ben kanlar içinde acıdan yerde sürünerek argın başına gelip su içmeye çalışırken Hüseyin bana.
“La Hasan su içme ölüsün” dedi.
Sonra da beni traktörüyle köye götürdü.
Köyde sağlıkçı bir hemşerimiz kanı durduracak bir şeyler yaptıktan sonra kasabaya hastaneye götürdüler.
Senin anlayacağın Hüseyin olmasaydı ben suyu içseymişim ölürmüşüm.
Çok daha önemlisi Hüseyin beni alıp traktörüyle köye götürmeseydi.
Kan kaybından gene ölürmüşüm.
Şimdi anladın mı Hüseyin’i neden bu kadar sevdiğimi?
Anlamasına anladım da.
Seni vuran da o, bu hale getiren de o değil mi?
Olsun.
Önemli olan onun beni ölümden kurtarması.
Değerli dostlar.
Bu anlattığım gerçekten yaşanmış bir olay.
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Hem her şeyi kadere bağlayıp dolaylı da olsa Allah’ın yaptığını söylüyoruz.
Hem de
Allaha yalvar yakar oluyor, sonra beladan paçayı kurtarınca da Allah’a şükrediyoruz.
İlginç değil mi?