Tatil yapmak amacıyla ailesiyle birlikte 2012 senesinde bir havayolu şirketine ait uçakla İstanbul aktarmalı olarak Antalya’ya giden kadın, valizlerinin diğer uçakta unutulduğunu öğrenince hayatının şokunu yaşadı. Kayıp bürosuyla irtibata geçen mağdur yolcu, üç saat sonra diğer uçakla gelen valizlerinden iki tanesi ile çocuk arabasını teslim aldı. Ancak kendisine ve eşine ait şahsi eşyalarının bulunduğu valizin gelmediğini öğrenen kadın sinir krizi geçirdi. Şirket yetkilileri, valizin nerede olduğunun bilinmediğini dile getirdi. Alanya’ya konaklayacağı otele geçen kadın, üç gün aynı elbiseyi giymek zorunda kaldı. Tatilin üçüncü günü gece yarısı gelen telefonla sarsılan mağdur tatilci, saat 03.00’te Antalya’ya ticari taksiyle giderek valizi teslim aldı. Tatil dönüşü ise ilk işi Ticaret Mahkemesi’nin kapısını çalmak oldu. Aylarca hayalini kurduğu tatilin geç teslim edilen valiz yüzünden kabusa döndüğünü belirten davacı kadın; şahsi eşyalarının kaybolması nedeniyle tatilden amaçladığı verimi alamadığını, kaybolan valizin ancak üç gün sonra teslim edildiğini dile getirdi. Valizi teslim almak için gece saat 03.00’te özel araç tutarak havaalanına gitmek zorunda kaldığını, özel eşyaları olmadığı için otel faaliyetlerine katılamadığını, bu olay nedeniyle büyük sıkıntı yaşadığını ileri sürerek havaalanı gidiş geliş yol gideri olarak 630 TL maddi tazminat ile 5 bin TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti.

Havayolu şirketi avukatı ise şirketin sorumluluğunun sınırlı olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin yerinde olmadığını, ayrıca talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etti. Tarafları dinleyen Ticaret Mahkemesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Kararda; davacının bagajın geç teslimi sebebiyle havaalanına gidiş geliş için ödenen araç ücretine ilişkin maddi zararını ispatladığı, davacının bagajın geç teslimi sebebiyle üç gün boyunca planladıkları etkinliklere katılamadığı, bagajın geç teslim edilmesi ve gece yarısı havaalanına gidiş gelişler sebebiyle üzüntü, elem ve sıkıntı çektiğine dikkat çekildi. Davacının özel eşyaları bulunmadığı için otel dışına çıkıp vakit geçiremediği, bu nedenlerle manevi tazminatın koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 630 TL maddi tazminat ile 2 bin 500 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildi. Davalı şirketin temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, mahkeme kararını bozdu. Kararda; “Öncelikle, her sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminatı gerektirmez. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için yasada belirtilen şartların da mevcut olması gerekir. Somut olayda, tazminat koşullarının mevcut olmadığı gözden kaçırılarak, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, hüküm davalı yararına bozmayı gerektirmiştir” denildi.

Tatil elem ve ızdıraba dönüştü

Yeniden görülen davada Ticaret Mahkemesi, önceki kararında direndi. Havayolu şirketi avukatı direnme kararını temyiz edince devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi. Mahkemenin direnme kararını yerinde bulan Kurul; manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yattığına vurgu yaptı. Genel Kurul kararında şu ifadelere yer verildi: “Davacının dinlenme, eğlenme ve tatil amacıyla gittiği Alanya’da ilk günden itibaren üzerindeki elbiseyle kaldığı ve otelin etkinliklerine katılamadığı anlaşılmıştır. Ayrıca bagajın teslim edilmemesi ve ne zaman teslim edileceğinin belirsizliği nedeniyle eş ve çocuklarıyla huzurlu vakit geçiremediği, bagajının hemen gönderileceğinin belirtilmesine rağmen üç gün sonra davacının havaalanına çağrılarak gece saat 03.00’te teslim edildiği, davacının bagajını teslim almak için gece vakti Alanya’dan Antalya’ya gitmek zorunda kaldığı ortadadır. Tüm bu hususlar nedeniyle davacının huzur içinde tatil yapmaktan çok bagajına ulaşabilme çabasıyla ve giderek artan stres içinde tatilinin yarısının geçtiği açıktır. Bu nedenle bu tür gezilerden beklenen amaç ve yukarıda bahsedilen hususlar dikkate alındığında davacının tatili boyunca yaşadığı çöküntünün elem ve ızdıraba dönüştüğünün ve davacının kişilik haklarını zedelenmesi nedeniyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 58. maddesinde belirtilen manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir. Hâl böyle olunca, davalının eyleminin davacının kişilik haklarını zedelediğini ve 6098 Sayılı TBK’nin 58. maddesinde belirtilen manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğini kabul eden ve 2 bin 500 TL manevi tazminatı hakkaniyete uygun gören direnme kararı yerindedir. Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında; her sözleşmeye aykırılığın tek başına manevi tazminatı gerektirmeyeceği, somut olayda 6098 Sayılı Kanun’un 58. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı, bu nedenle manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi ve direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Tüm bu nedenlerle mahkemece yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının oy çokluğu ile onanmasına hükmedilmiştir.”