Yıllar önceydi.
Yıllar önce derken, en az elli yıl öncesinden söz ediyorum.
Samimi olduğum doktor bir ağabeyim.
“Gel senin burnundaki eti alayım” dedi.
Ben de kabul ettim.
Muayenehanesinde.
Hemşire gelip, “kolunuzu açar mısınız” dediğinde.
“O niye?” dedim.
Hemşire.
“Cesaret iğnesi vuracağım.”
“Gerek yok. Bende gerekli cesaret var” dedim.
Sonra mı?
Doktor ağabeyim beni koltuğa oturtup elinde bir aletle, daha bana yaklaşırken, ben bir hoş oldum. Neredeyse kanım çekiliyor sandım.  
Hemen bana bir tokat patlatıp, “Hemşireye iğneyi vurmadın mı” diye sorunca.
Hemşire. 
“Kendisi vurdurmadı.”
Der demez bana hemen iğne yaptı.   
Sonra da. 
“Ulan neredeyse tahtalı köye gidiyordun” 
Dediğinde ne büyük hata yaptığımı anladım.
Aslında ben iğneden korktuğum için iğne olmak istememiştim. Cesaretten falan değil. 
Rahmetli Kemal Sunal da uçak korkusundan hayatını kaybetmişti.
Hatta diş doktorunun koltuğunda korkudan ölenlerden söz edilir. Bunu niye anlattım?
Kimi beyinler aşıdan korktuğu için efelenip aşı olmuyorlar ya da korona morona yok diyorlar.
Aslında bunlar efelenerek hava attığını sanan korkaklar.
Baksanıza.    
Dünya Covid-19'la boğuşuyor.
Korona virüs belası çıkalı bir yılı geçti.
Kimi ülkelerde binlerce, kimi ülkelerde de yüz binlerce insan korona virüsten hayatını kaybederken.
Hala korona virüs diye bir şeyin olmadığından söz edenlerle,
aşı olmayacağım diyenlerin nasıl bir ruh halinde olduklarını anlamadığım için, başımdan geçen bu örneği verdim.
Bir an önce.
Maske –Mesafe- Hijyen uyarılarını anlamazdan gelip hastalığın yayılmasına neden olan sorumsuzların suç işlediklerini kabul edip, buna göre caydırıcı yaptırımların uygulanması gerekecek gibi geliyor bana!
Zira.
Her alanda.
Toplumsal vurdumduymazlık, sorumsuzluk, adam sendecilik, bana bir şey olmaz saçmalığı, tavan yapmış durumda.