Değerli okurlar.
Egzersiz deyince. 
Sağlıklı yaşam için spordan söz etmiyorum. 
Hangi etnik yapıda olursak olalım, dinsel, ideolojik, her tür bilgiyi, inancı, örf, adet ve gelenekleri derinliğine incelememizde hatta sorgulamamızda yarar var.
Buna bir nevi düşünsel egzersiz de diyebiliriz.
Çocukluğumuzdan başlayarak tüm yaşamımız boyunca, şuradan, buradan, şundan, bundan, ailemizden, mahallemizden, kentimizden ve de yayın organlarından bir sürü şey öğreniyoruz.
Aslında, öğrendiğimiz şeylerin içeriğindeki özü yeterince kavramadan, doğru ya da yanlış olup olmadığını sorgulamadan, öğrendiklerimizi papağan gibi tekrarlama yerine, bilgi denizlerindeki güzelliklere dalıp kulaç açmamız gerekir.
Mahalle baskısından.
Kimi beyinlerin şu ya da bu biçimdeki eleştirisinden çekinerek, ezberlerimizi sorgulamaktan özellikle kaçınıyoruz.
İşin en acı yanı ise;
Her toplumun ve bireyin kutsadığı belli kavramları ve değerleri bayrak edinerek, insanlara kendi kafasında oluşmuş, kokuşmuş düşünsel birikimleri sunarak, maddi ya da manevi yönden palazlanan beyinsizler var.
Bunlara beyinsiz demek de pek doğru değil.
Bunlar çok zeki üçkağıtçılar.
Kendi ideolojik öğretisinden başka tüm öğretileri saçmalık ve safsata olarak değerlendirip, bir kişiye biat edilmesini, dayatan kimi yapılanmalara geçmişte yönelen çoktu. 
Bugün de aynı çıkmaz sokakta koşuşturan dinozorlar olduğu gibi, aynı açmaz yola sapan gençlerimiz de var.
Biat kültüründe, bir tabu yaratılıyor, sonra da kendi yarattıkları tabuya kendileri tapıyorlar.
Tarih boyunca bir düşünürün dediği gibi:
“Yıllar boyu kurgulanan “HAYALLER” ve “EFSANELER” nedeniyle oluşan toplumsal hafızanın olası tepkisinden duyulan kaygıyla, belli “GERÇEKLER” ortaya konamıyor.”
Toplum ve birey olarak bu kaygıdan bir an önce kurtulmamız gerekir.
Sorgulamanın, araştırmanın, doğruyla yanlışı bilme çabasının ne zararı olabilir ki?
Ama şu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz.
İnsanlar ne kadar araştırırsa araştırsın ya da insanlara doğruyu ne kadar göstermeye çalışırsanız çalışın, bir başka düşünürün dediği gibi;
“İnsanları inandıkları şeyden alıkoymak, bir şeye inandırmaktan daha zordur. Zira kökleşmiş inançları söküp çıkartmak için uzun mücadeleye ihtiyaç vardır. Eski inançlar yerlerini yenilerine terk etseler bile, kökleriyle sökülmemişlerse en ufak bir zemin bulunca hortlarlar.”
Günümüzde de yavaş yavaş, garbın güzellikleri yerine, kötülüklerinden söz edilerek, şarkın dogmalarının derinliklerindeki bilinmezliklere doğru hızla sürükleniyoruz gibi geliyor bana!
İnşallah yanılıyorumdur.