Her lafın sonunda “Allah’a emanet olun”, Allah korusun”, “Allah’ın izniyle” cümleleri artık sıradanlaşması bir yana, ağızlarda sakızlaşmaya başladı.
“Allah korusun”u, 
Araçların önüne arkasına, oraya buraya yazıyoruz. 
Bunu derken,
Bir anlamda.
Direkt de değil, bir başkası aracılığıyla Allah’a emir verdiğimizin farkında bile değiliz!
Ölüden medet ummamızı bırakın, 
Onu bunu, ölümünden sonra değil,  sağlığında bile erdirip, ermiş, derviş hatta evliya, enbiya mertebesine taşıyoruz.
Halbuki Müslümanlıkta.
Kimin günahkar kimin sevapkar olduğunu Allah’tan başkası bilemez deniyor!
Çok daha önemlisi.
Allah’a inanç fıtridir.
Yani doğuştan.
Dine inanç ise fıtri değildir. 
Din sonradan şu ya da bu biçimde edinilir.
Ormanda bir biçimde kalmış bir çocuk Allah’ı yani Yaradan’ın varlığını hisseder.
Ama dini bilemez.
İşte bu yüzden de dini bilmemesinden dolayı sorumlu olamaz deniliyor.
Ben de bunu din kitaplarının birinde okumuştum. 
Aklımda kalması da.
Çok mantıklı bir yaklaşım olması.
Son yıllarda Arap hayranlığı tavan yapmış durumda.
Arapların hiç kötüsü yokmuş gibi bir izlenim yaratılıyor.
Tabii bu da dinden yola çıkarak yapılıyor.
Örneğin sürekli Hz. Ömer’in adaletinden, diğer din adamlarının da sözde yapıcı güzel sözlerinden bahsedildiği gibi.
Sanki Türk bilginlerinin ya da din ya da devlet adamlarının arasında adaletli ve de bilgili insan yokmuş gibi, hep Araplar öne çıkarılıyor. 
Osmanlı’da Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye, “Oğlum adaletle hükmet” derken, Kanuni Sultan Süleyman’a neden Kanuni lakabı takılmış hiç düşünüyor muyuz?
Size Osmanlı döneminde yaşanmış “Bismillahirrahmanirrahhim” ile ilgili çok ilginç bir olayı anlatacağım.
Hangi padişahımız döneminde olduğunu hatırlamıyorum.
Yabancı bir devlet adamı ülkemize ziyarete gelir.
Padişah bu konuğun çok iyi ağırlanması için vezirini görevlendirir.
Padişahın ismini hatırlamadığıma göre, vezirin ismini de doğal olarak hatırlamıyorum.
Vezir konuğu alır, İstanbul’un en güzel yerlerini gezdirir.
Konukla vezir çok samimi olurlar.
Gezi sonrasında konuk İstanbul’u çok beğendiğini, misafirperverliğinden dolayı hem padişaha hem de kendisine çok teşekkür ettikten sonra.
Gezdiği yerlerdeki çoğu mekanda “Bismillahirrahmanirrahhim”in ne anlama geldiğini sorar.
Vezir hiç düşünmeden.
“O bizim en büyük sigorta şirketimiz” der.
Atalarımız ne demiş:
“İbadet de gizli kabahatte gizli.”
Geçmişte esnaf, özellikle de halkımızın çoğu namaza gittiğini bile belli etmezmiş.
Şimdi öylemi ya!
Dükkanın camına “Namazdayım” yazandan geçilmiyor.
Eskiden demişken.
Rahmetli dedem camiye hem namaza gider hem de caminin temizliğini yapardı.
Ezan okuduğu da olurdu.
O yıllarda çoğu camide cemaatin ya en yaşlısı ya da dini en çok bilen namaz kıldırırdı.
Yani.
Maaşlı hoca da müezzin de yoktu.
Şimdi örtünme tesettür, soygunda hatta ahlaksızlıklarda bile kullanılmaya başlandı.
Moda olsun diye ya da modaya ayak uydurmak için kapananlar da cabası!
Ülkemizin bu anlamda nerelere taşındığını görmemiz bakımından düşünmemiz gereken bir süreçten geçiyoruz gibi geliyor bana.
Neyse.
Asıl konumuza dönersek.
Kadın yani o eski sanatçı soruyor:
“Geçmişte şarkı söyleyerek kazandığım paralar haram mı değil mi? Bunu öğrenmek istiyorum” deyince de.
Kanalın nöbetçi din adamına telefonla bağlanıp, ona soruyorlar.
O da, “Bu konuda ulema ikiye ayrılmış durumda” diyor.
Programın erkek sanatçısı ise, “Kur’an’da kadınların şarkı söylemesi ile ilgili bir şey yok” dediğinde.
Nöbetçi sözde din bilgini.
“Ama bu konuda çok sayıda ulemanın sözleri, hatta bu konuda hadisler var” diyor.
Yani. 
Çok hassas olunması gereken dini konularda bile, herkes kafasına göre takılabiliyor!
Bir başka uçan kanalda da ilahiyatçı yazar, “Esma Zikri” denilen bir konuyu Arapça yazılar ve de rakamlarla insanın isminden yola çıkarak, bir sürü çıkarımlarda bulunuyor.
Birkaç gün sonra aynı kanalda bu sefer de siyahlara bürünmüş tesettürlü bir bayanın da “Esma Zikri” konusuna girdiğini görünce.
Bu tür yayınlardan pek hoşlanmadığım için hemen kanal değiştirdiğimden nasıl bir saçmalıklar sergilediklerini bilmiyorum.
Yakında.
 “İyi ve kötü büyü nasıl yapılır?”
“Hangi dua hangi hastalığa iyi gelir?” 
Bu ve buna bezer bir sürü saçmalıkların.
Programları gündeme gelirse hiç şaşırmam!
Allah hepimize akıl fikir ihsan eylesin de, şu saçmalıklardan, üçkağıtçılardan, cahil cüheladan ve de yalan dolandan bir an önce kurtulalım.