Değerli okurlar.     
Gerçekten de, 
Çocukluktan başlayan yaşam serüvenimizde,
Ailemizden ve çevremizden edindiğimiz her tür bilgi, deneyim ve alışkanlıklar kaderimizi şekillendirip belirlemeye başlar.
Ama sonrası, bize kalmış bir şey.
Belli bir yaşa geldikten sonra.
Okumaya, araştırmaya, daha da önemlisi, her edindiğimiz bilgiyi ve alışkanlığı sorgulamaya başlarsak.
İşte o zaman, 
Edindiğimiz bilgileri, zeka düzeyimizle, olumlu ya da olumsuz yönde kendi özgür irademizle şekillendirmiş oluruz. 
Nikola Tesla bakın ne demiş:
“Din kitaplarını okuyup anlayan ateist, okuyup anlamayan dindar, hiç okumayıp hiç anlamayansa yobaz olur.”
İşte kaderimizi belirleyen üç unsur. 
Birincisi, okuyup, okuduğunu anlamak.
Okuduğunu anlayan insan, büyük ölçüde, inandığı şeylerin doğru olup olmadığını görür.
Bu konuyu salt dinsel açıdan ele alırsak. 
Dünyada taraftarı çok fazla olan dört din var.
İslamlık, Hristiyanlık, Yahudilik ve Budizm.
Bunların da kendi içlerinde, mezhep ve tarikatlar gibi farklı kolları mevcut.
Taraftar sayısı az olan dinlerden bazıları ise.
Jainizm, Sihizim, Şintoizm,Taoizm, Tenrikyo ve Zerdüştlük gibi dinler de var.
Hatta Afrika’da bir ülkede her kabilenin bile kendi dini olduğu söylenmekte.
Olaya tarafsız bir gözle baktığımızda.
Bu dinlerden birisinin kesinkes Yaradan’ın dini olduğunu iddia etmek mümkün mü?
Ama dünyadaki bütün inanan insanlar kendi dinlerinin ve de inandıkları dinin mezhep ya da tarikatını da gerçek olarak kabul etmekteler.
Tesla bu yüzden dinleri okuyup anlayanların Ateist olduğunu söylemiş!
Bana göre, Deistler de var.
Hatta çoğunlukta.
Tesla okuyup anlamayanların da dindar olduğunu söylemiş.
Çok doğru bir tespit.
Zira. 
Okuduğunu anlamayanın okuması da bir anlam ifade etmiyor.
Okuduğunu anlamayan, okuduğu dini ya da herhangi bir öğretiyi hiç sorgulamadan okuyup olduğu gibi kabul eder ve iyi bir dindar olur.  
Üçüncüsü, hiç okumayan ise, bulunduğu ortamdan edindiklerini papağan gibi tekrarlayıp durur.
Bunlar, inandıkları dinin özünü de bilmediklerinden, onun bunun hatta din istismarcılarının oyuncağı olup yobazlığa kadar yönelebilirler.
Demek ki,
İnsanoğlu, Yaradan’ın verdiği aklı doğru kullanıp kullanamamasına göre, kendi kaderini kendisi belirlemiş oluyor.
İnsan yaşamı boyunca başına gelen her türlü olumlu ya da olumsuzluklardan tamamıyla kendisi sorumludur.
Kim ne derse desin.
Bu benim kaderimmiş, alnıma böyle yazılmış diyerek suçu Yaradan’a yüklemeye kalkmak saçmalıktan başka bir şey değildir.