Ey İnsanlar…

Uyanın, bir de beni dinleyin lütfen.

Bilinçsizce çoğalmakta ne ihtiraslısınız.

Zümrüt gibi ormanlarımı, kavrulan çöllere,

Engin denizlerimi, kana susatıyorsunuz.

Tüm insanlara mutlu bir Dünya mı yoksa,

Çıkılması zor bir boşluğa mı yuvarlıyorsunuz?

O Zaman;

Düşünün sadece bir dakika, düşünün.

İlerledik Ay’a kadar ulaştık diyor, seviniyorsunuz.

Uydularla bir birinizin kuyusunu kazıyorsunuz.

İnsanlar çaresiz, hastalıklarla ve açlıklarla kıvranırken,

Trilyonlarınızı yeni silahlar için harcıyorsunuz.

Her şeyi tersten mi görmek istiyorsunuz?

Düşünün;

Hiç ağaç üstünde balık durur mu?

Kuşlar, denizin dibinde kalır mı?

Güneş havadan inerse,

Kızgın ateş içinde canlı kalır mı?

Bulutlar yerlerde, dağlar havalarda,

Sizlerse, o garip, bencil rüyalarınızda,

Mehtabı da çalıp, kilitli kutularınızda,

Saklamayı rüyalarınızda görseydiniz,

Ne düşünürdünüz?

Neleriniz yok ki sizlerin?

Bir düşünün;

Nükleer başlıklı füzeleriniz,

Atom bombalarınız,

Yeni silahlarınız,

 Kanser ve AIDS denen illetiniz.

Niçin hala siteminiz

Milyarlarca insanı ve canlıları,

Bir anda ortadan kaldıracak kadar kuvvetlisiniz.

Neden hala şikayetiniz, anlayamıyorum.

Birde beni düşünün,

Düzenli gidiyordu her şeyim,

Küskünüm, mevsimlerimi değiştirenlere,

Radyo aktif maddeleri bana sürenlere,

Doğacak değişikliklerden, bozulacak dengemi,

Düzeltmek için bir çaba harcamayanlara,

Kızgın, kırgın ve çok şikayetçiyim,

Siz insanlar kime şikayet edeyim?