Domuzları gördüm, gece karanlığından yararlanıp Dim Mağarası’na doğru yürüyüş yaptığım sırada. Orman yolunda çıktılar karşıma. İnsan olduğum için önce korkup ürktüler. Yanlarına biraz daha yaklaşınca anladılar tehlikeli birisi olmadığımı.
66 yaşında olduğumu, sokağa çıkmamın yasak olduğunu, ancak gece karanlığından faydalanıp yürüyüş yapabildiğimi anlatınca güldüler.
 Onlar da başladılar anlatmaya:
- “İnsanlar birden ormandan el ayak çekip, görünmez olunca önce korktuk. Ademoğlu bizleri katletmek için yeni bir tuzak mı kuruyor diye. Tilkiden duyduk. Tilki, tavuk için gizliden girdiği evin bahçesinden kümesi gözetlerken evde konuşulanları duymuş. Corona diye bir virüsün ortaya çıktığını, çok hızlı yayılıp sadece insanlara zarar vererek binlercesini öldürdüğünü, insanların kendilerini eve kapadığını. Tilki, bu müjdeli haberi verince ormanda yaşayan bütün canlılar sevinip bayram etti. "Sağolasın Coronavirüsü" diyerek.
- “Siz Ademoğlu ne kadar aç gözlüsünüz. Dünyada nefes alacak yer bırakmadınız. Ormanları yakıp yıkarak inşaatlar yapıyorsunuz. Ormanlık alanları maden arama sahası ilan edip binlerce, yüz binlerce ağacı kesip oksijen depolarını yok ederek yaşadığınız dünyayı yaşanamaz hale getiriyorsunuz. Bizim de yaşam alanlarımız iyice daraldı. Karnımızı doyurmak için şehirlere inmek zorunda kalıyoruz. İçimizde intihar vakaları arttı. Arkadaşlarımız arasında Boğaz’ın soğuk sularına atlayarak ölümü seçenler bile var. Oysa biz hepimiz iyi bir orman işçisiyiz. Burnumuzla kazıp tohumları ekeriz, günü gelince diplerini kazarız. Bırakın ormanları bize yeniden inşa edelim” diyerek ormanın derinliklerine doğru yürüyüp gittiler. 
Yürümeye devam ettim. Karşıdan karnı birbirine yapışmış, kaburga kemikleri ortada, her halinden günlerdir boğazından bir lokma dahi geçmediği belli. Kuyruk sallayarak bana doğru geldi. Ayaklarımın dibine sürtünerek acı acı sesler çıkarmaya başladı sanki "İnsanoğlu sen nerelerdesin" der gibiydi. İnsan doğadan el çekince belli ki en çok etkilenen köpekler olmuş. Onlar belki de binlerce yıl önce Kurt olan atalarının insanın attığı bir kemiğe tav olup beleşe diyerek köpekleşmesinin cezasını çekiyorlar. Avlanma içgüdülerini kaybetmiş, çene yapıları değişime uğramış, insan olmadan doğada yaşama şansları yok. Elimde ona verebileceğim bir şey yoktu. Tekrar gelişimde ona yiyecek bir şey getireceğime söz vererek yürümeye devam ettim.
Önümden bir keklik sürüsü kalktı, birazcık ileriye kondu. İnsanlar buralardan el ayak çekmeden önce oysa bir tepeden bir tepeye uçarlardı korkudan.
Çalının dibinden bir tavşan kalktı sırtı beyaz, karnı ala çakırdı. Hala insanı görünce ürkek ve de korkak. 
Biraz ileride bir sincap tırmandığı ağacın tepesinden bana gülücükler atıyor.
Tüm bu gördüklerim karşısında, acaba Doğa, Coronavirüsü yayarak kendini korumaya mı aldı sorusu aklıma geldi.
Baksana doğa kendine geliyor.