Hepimiz yeri geldiğinde dış görünüşün önemli olup olmadığını tartışırız. Birçok kişi dış görünüşün önemli olmadığını, asıl olanın iç güzellik olduğunu söyler. Dış görünüşle ilgilenmiyor muyuz gerçekten? Söylediğimizde ne kadar samimiyiz? 
          
Fiziksel görünüm, insanları kendimize yakın ya da uzak hissetmemize yol açan ölçülerden biridir. İlk iletişimde önce dış görünüş değerlendirilir her zaman. Görüntü hoşumuza gitmemişse, tanışma şansı bile vermeyiz bazen. Ne yazık ki dış görünüşü önemsiyoruz. Hatta o kadar önemser olduk ki kendisi için yaşamayı bırakıp, başkaları için yaşamayı tercih edenler ve bunun sonucunda mutsuzluğa mahkum olanlar var. Tanıdığımız bir insan ile karşılaştığımızda o gün üzerinde tercih ettiği kıyafeti elbette hiçbirimizi etkilemez ama ilk defa karşılaştığımız bir insanla konuşurken onun kıyafeti, boyu, fiziksel görünümü en azından iletişime nasıl başlayacağımızı belirlemede etkili olur. Kısa bir süre değerlendirdikten sonra, o kişiyi zihnimizdeki kalıplardan birine yerleştirir ve ona göre hitap ederiz.
          
Tüm hayatımız yüzeyselleşmeye doğru emin adımlarla ilerlerken, görünüşleriyle sosyal medya üzerinden beğeni toplamak için seferber olan bir sürü insan var.  (Biraz özeleştiri yaparsak, bunlardan biri de biz olabiliriz)  En çok beğeniyi almak için adeta yarışıyorlar ve bunun için türlü kılıklara giriyorlar ve maalesef ki insanların özellikle, gençlerin bu akımlara dayanması çok zor oluyor. İnsanlara istedikleri görünüme ulaşmakta zorlanıyorlarsa, bu yolculukta onlara yardımcı olmayı vaat eden sayısız web siteleri bile var. 
          
Mesela iş ilanlarında görmüşsünüzdür. Personelde aranan en önemli özellik “prezentabl” olması. Günlük hayattaki anlamı “eli, yüzü düzgün, mümkünse güzel ve bakımlı” olarak tarif edilebilir. Peki güzel ya da çirkin, bakımlı ya da bakımsız olmak iş hayatındaki başarıyı ne derece etkiliyor? Görselliğe dayalı işlerde tabi ki dış görünüş en önemli özellik ama yaşadığımız yüzyılda kişinin en önemli niteliğinin eğitim olması gerekmez mi? Lakin eğitiminiz, iş tecrübeniz ne olursa olsun, prezentabl olmak şu rekabet ortamında gerekli…
          
Boy, beden ölçüsü, giyim, kuşam, saç tarzı, duruş iş hayatımızı olduğu gibi hem günlük hayatımızı, hem de sosyal ilişkilerimizi etkilemekte. Flört veya evliliklerde de etkili olduğu yadsınamaz bir gerçek. Gittiğimiz bir davette, bir toplantıda veya bir düğünde iltifat dış görünüşümüze göre olmuyor mu? Tam da burada Nasreddin Hoca’nın hepimizin bildiği bir fıkrası aklıma geliyor. “Akşehir’ in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin, davete günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Hoca bir taraftan kürkünü sallıyor, bir taraftan da “Ye kürküm, ye” diyormuş. “İlahi Hoca” demişler. “Kürkün yemek yediğini kim görmüş?” Hoca taşı gediğine koymuş: “İtibarı o gördü, yemeği de o yesin!”