Pazartesi sabaha karşı gerçekleşen deprem haberi ile güne başladık. Bu depremden sonra ‘'Deprem’’ kelimesi artık kulağa daha ürkütücü geliyor. Gün içinde gördüğümüz videolar, haberler sonrasında hepimiz depremzede gibi hisseder olduk. İnsanların yardım çığlığına kulaklarımızı tıkayamazken o insanların göz göre göre ölmesini bekliyor olmak canımızı yaktı en çok.

Sevdiklerimize, tanıdıklarımıza ulaşmaya çalıştık ilk başta. Sonrasında tablo o kadar kötüydü ki tanıyıp tanımamak önemli değildi artık. Ulaşılamayan, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen, sesini duyurmaya çalışan binlerce insan var. Kendisinin kurtulduğuna dahi sevinemeyen, enkaz altında yakınlarının kurtarılması için çabalayan insanlar var. Yakınlarının enkaz altından gelen seslerini duyup yardım ekibi gelmediği için hiçbir şey yapamayan ve enkazın çevresinde bekleyen insanlar var. Çaresizlik en doğru kelime belki de tam da şimdi.

Kaç gün geçti. Ancak ne bir çadır kurulumu olduğunu ne de afet bölgesine düzenli bir ulaşım sağlayabildik. Tüm o binaları yapan kişiler ellerinde binlerce kişinin kanını taşırken hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ediyorlar. Yetkili denilen insanlar yoktu ortada. Gelen kişiler ya telefonu ile oynuyor ya da gülerek cevap veriyordu insanlara. Bu kadar zor mu acıyı anlamak, acı çekenin yanında olabilmek?

Seçim sürecinde tek tek oy istenilen insanlara günlerdir el uzatmayan yetkililer, sıcacık yataklarında uyumaya devam ediyor. Bizlerse yaşadığımızdan, yediğimiz yemeğin olmasından ve sıcak yataklarımızdan utanır olduk. Fırsattan istifade edip fiyatları yükselten firmaların ahlaksızlıklarına şahit olduk. Alınan vergilerin hiçbir işe yaramadığını gördük.

Neden her ilden, her şehirden insanlar bir yardım kampanyası başlatıyor hiç düşündünüz mü? Yapacak başka bir şeyleri olmadığı için değil, o insanlara bizden başka kimsenin yardım edeceğini düşünmüyoruz. Ki maalesef tablo da bunu gösteriyor. Ne kadar acı değil mi? Küçücük bir kız çocuğu enkazdan kurtarılıyor ancak dediği ilk şey ‘’Annemi de kurtarın’’. Bir anne kucağında bebeğinin donarak öldüğünü söylüyor. İnsanlar enkazdan yaralı olarak çıkarılabilecekken soğuktan donarak yaşamını yitirmesi nedeniyle çıkarılabiliyor. Torununu kurtaran adamın gözyaşı var.

İlk 72 saat böylesine olaylar için oldukça önemliyken, her şey 72 saat sonrasında başlıyor. Hayat dediğimiz şey değerlidir. Ancak herkes için değerlidir. Sadece belirli insanların yaşamda kalması ve kendi çıkarları için hayatına devam etmesi değildir. Yok olan şehirler, insanlar var. Tüm bunlar olurken bu insanlara nasıl hesap vereceğini düşünmeyen kişiler var. İlk gün deprem bölgesinde olması gerekirken hala daha siyaset yapan kişiler var. Yıllar öncesinde uyarılıp hiçbir önlem alınmayan deprem için ‘’kader’’ diyenler var.

Unutmayın önlenebilecekken önlenmeyen tüm olaylar kader değildir. Hepsi politik cinayetlerdir. Bunları görmeyen veya görmek istemeyen herkes günlerdir soğukta yardım bekleyen insanları düşünsün. Bu insanlar ‘’Bizim de başımıza gelebilirdi’’ ihtimalini hatırlasınlar.