Ne demiş ustalar.
“Dünyada değişmeyen tek şey değişimdir.”
Ustalar, demesine demişler de.
Biz değişmekle değişmemeyi nasıl algılıyoruz?
İnsanın çocukluğundan başlayarak ölene kadar, önüne bir sürü kavşaklar hatta çok sayıda yol ayrımları gelir.
Biz,
Bu yol ayrımlarından birini. 
Şu ya da bu nedene dayalı olarak kendimiz seçeriz.
Kimini de
Yakınlarımız, anamız, babamız, akrabalarımız. 
Bizim adımıza,
O ayrımdan birine bizi yönlendirir.
Anamızı, babamızı biz seçemediğimiz gibi, 
Çocukluğumuzda başlayıp gençliğimize kadar olan süreçte,
Yolculuk yaptığımız güzergahları da çoğunlukla çevremiz belirliyor.
Sonrasında da
Yetişme şeklimizden,
Aldığımız eğitimden, 
Benimsediğimiz kültürden edindiklerimizle, karşılaştığımız yol ayrımlarında, yolumuzu biz seçiyoruz ama gene de bunda, çevremizin bize yüklediği birikimlerin büyük ölçüde etkili olduğunu kabul etmek zorundayız.
Yani,
Katıksız, salt bize özgü ortaya koyduğumuz bir tercih yok gibi bir şey!
Futbol takımını nasıl tutmuş olursak olalım, çoğumuz onu değiştirmeyi aklımızın ucundan bile geçirmeyiz.
Ben çocukluğumdan beri Fenerbahçeliyim. 
Şimdi Alanyaspor’u da gönülden destekliyorum. 
Hatta Fenerbahçe-Alanyaspor karşılaşmasında Alanyaspor’u destekliyorum.
Kastamonuspor’a epeyce emeğim var. 
Onu da desteklemeden edemiyorum.
Fatih Karagümrük gençliğimin bir bölümünün geçtiği yerler.
Velhasıl,
Bugün için desteklediğim takım sayısı bir hayli fazla.
Hele hele güzel futbol oynayan takım hangisi olursa olsun fanatizmden uzak bir biçimde, beğenip takdir edip alkışlıyorum.
Demek ki,
Burada döneklik falan yok.
Ya duygusal bağlarla ya da başarılı olmalarına göre bir tercih yapıyoruz.
Gelelim siyasete.
Siyasette de.
Başlangıçta, büyük ölçüde, aileniz ya da yakın çevreniz sizi etkiliyor.
Ve siz bir partiyi ya da bir siyasi aktörü beğenmeye ve desteklemeye başlıyorsunuz.
İşte bu tercihiniz, çevrenizce bilinmeye başladıktan sonra iş işten geçiyor!
Bu yoldan dönüş yapmanız imkansız hale geliyor.
Parti temel ideolojisinden sapsa, lider belli saçmalıklar sergilese bile çoğunluk,
Dönek denmesin diye, ne parti değiştirebiliyor ne de desteklediği liderden vazgeçebiliyor.
Bana göre bu saçmalıktan başka bir şey değil.
Dün belli özelliklerinden dolayı destekleyip alkışladığımı,
Bugün belli yanlışlıklarını gördükten sonra desteğimi çekmemin neresi yanlış olabilir?
Bu döneklik olamaz.
Yanlıştan dönüp doğruya yönelmekten daha doğal ne olabilir.
İnsan severek hatta aşık olarak evleniyor.
Sonra birbirleriyle anlaşamayıp ayrılıyor hatta bu yüzden saçma sapan cinayetler işleniyor.
Meslek seçmekten tutun birçok konuda insanlar önce yanlış tercih yapıyor sonra pişman olup başka güzergahlara yelken açabiliyor.
Ama biz,
Özellikle siyasi konularda fikir değiştirmekten özellikle kaçınıyoruz.
Seksenli yaşlarda yol alıyorum.
Yıllarca siyaset yazdım.
Uzun yıllar siyaset sahnesinde aktif olarak rol aldım.
İl Başkanlığı bile yaptım.
Ama inanın kimi tarihlerde, benim çizgimde olmasalar bile başarılı siyaset adamlarını destekledim.
Ama yeri geldiğinde,
Peşinden gittiğim, göklere çıkarttığım kimi siyasetçileri de eleştirmekten geri durmadım.
Bana göre gerçekçilik bu.
Buna döneklik diyen halt eder!
İki somut örnek verecek olursam.
Rahmetli Özal’ı takdir ederken,
Rahmeti Ecevit’in adını dağlara taşlara yazan birisi olmama karşın, sloganlarla siyaset yapıp, kimi çok önemli yanlışlara imza atmasından dolayı eleştirmişimdir.
Tabi ki rahmetlinin dürüstlüğüne diyecek lafımız olamaz.
Ama zaten siyasetçinin dürüst olması gerekmiyor mu?
Biz hangi siyasetçiyi dürüst değil diye seçiyoruz ki?
Sloganlarla, hamasetle, ona buna meydan okumakla siyasette bir yerlere gelebilirsiniz ama kesinlikle başarılı olamazsınız!
Maalesef biz.
Millet olarak hamaseti çok seviyoruz!