İmkân dâhilinde her gün bir başka konu üzerine söz etmek istiyorum... Söz etmek istiyorum diyorum ya, bu sana senden fazla bir şey biliyorum demek, değil...
Hadsizlik bizim işimiz değil... Ama diyorum ki, kardeşlerim ey insan kardeşlerim, durduğumuz yer bize ait değil, bu duruş insan duruşu değil ve Aziz İslam’ın kabul edeceği duruş da değil...
Bunları demek komşu evinde çıkan yangını görmenin çığlığı, yangın var kalkın uyanın... 
Pek çoğumuz bir şey bilmez iken,  hep bilir numarası yapanlar olduk, hem kendimize hem çevremize... 
Siyaseti dini bili biliyor gibi durmadan onlar üstüne konuşmak, en azından haddini bilmemektir... 
Kitabı okumayı düşünmeyi akıl edemeyenler ile dolu sokaklar, ama dillerinde vatan kurtaran sözler, bir nevi utanmazlık...
Bilmeden biliyor numarası yapanlardan olmak istemiyorum, ama kardeşçe bir hatırlatma yapmayı da, bir insan olarak hakkım olarak, görüyorum...
Sende bana hatırlat kardeşim, sende bana hatırlat yanlışlarımı, sende bana  “bak şu şu sözlerin” yanlış de, gözüm başım üstüne...
Düştük veya düşürüldük el ele tutuşalım kalkalım demeye çalışmak bizim ki... Eskiyen erdemli davranışlarımızı duygularımızı geriye çağıralım demek...
Çünkü beyaz adamlar en büyük kötülüğü yapıyorlar, insanlara şehirlere kuşlara sokaklara... Onların önü alınmaz hırslarının günahı, şehirlerin ve insanların çektiği... Ne kadar ışık varsa, hepsi yok olsun istiyorlar, şehir ahalisi gerçeği bilmesin istiyorlar veya ülke ahalisi...
Çoklarının Tanrı edindiği yeni teknoloji bütün imkânlarıyla gelip evimize kalbimize yerleşti ve biz o yeni gelen misafir konusunda bilgi sahibi değildik... 
Sandık ki elimizden tutacak, insanı ayağa kaldıracak, karanlığımıza ışık olacak...
Ama öyle olmadı, fakat kabul edemiyoruz, öyle olmadığını... İyi yanlarını saya saya bitiremediğimiz, yeni misafirin aslında sinsi bir düşman olduğu aklımıza gelmedi, ona aşık olmaya devam ediyoruz...
Oğullarımız kızlarımız en çok ona meftunlar, ne anneleri umurlarında, ne babaları, ne ailenin kutsallığı...
Bu azgın bir yangın, kimse demese de biz diyelim, duyan duysun duymak istemeyen duymasın...
Tekrarlarsak, kalplerimiz sahip olduğumuz eşyalardan daha çok eskir oldu ve çok yorduk kalbimizi...
Çünkü yeni evler inşa ederken, yeni eşya sahibi olma peşinde koştururken kalbimizi unuttuk...