Her başlangıçlar gibi bitişler de bazen zorludur. Yeni bir karar vermek her insan için kolay değildir. Bitirmek istediğiniz şey ilişki, evlilik, iş veya okul olabilir. Her durumda da sizi bağlı kılan durumlarla yeniden yüzleşirsiniz. 
Her bitişin yeni bir başlangıç olduğunu biliyoruz. Ancak bazı bitişler bizi zorlayabilir. Çok sevmişsek mesela. Sevdiğimiz kişiden ayrılmak zorlayabilir. Yıllardır çalıştığımız bir işten ayrılmak mantıktan çok duygusal tepkiler vermemize neden olabilir. Neden gitmek istiyoruz? Neden bitirmek istiyoruz? Bir hevesle başladığımız bu güzel anıları neden geçmişte bırakmak istiyoruz?
Bazen de sahip olduğumuz ilişkiler, kişiler veya işler benliğimize öyle bir yerleşmiştir ki ondan ayrılmak kendi parçamızdan ayrılmak gibi gelebiliyor. Yeni bir şehire taşınmak mesela. Var olan tüm anıları, alışkanlıkları, arkadaşlıkları, sahip olduğumuz kişiliğimizin bir parçasını bırakıp yepyeni bir yaşam kurmak isteyebiliyoruz. Nasıl cesaret ediyoruz peki tüm bunlara?
Bu cesaret dediğimiz şey bazen hayat şartlarıyla oluşuyor bazen de kendi seçimlerimizle. Önemli olan bırakmak istediğimiz şeyi kendimiz seçebilmek. Kendimiz karar verdiğimizde geride bıraktığımız tüm anılar bizi sadece mutlu eden bir parçamız haline dönüşüyor. Hayat şartlarının getirdiği olumsuz sonuçlar nedeniyle bitişler yaşamak zorunda kaldığımızda bu durum beraberinde mutsuzluğu da getirebiliyor. Savaşlar gibi, göçler gibi, ölümler gibi, işten kovulmak gibi.
Olumlu veya olumsuz her durumda gitmek bazen özgürlüktür. Üzerinize yapışıp kalmış ve hep içinizde gitme düşüncesini taşıdığınız o anların dışa vuruşudur. Nefessiz kaldığınızda yeniden nefes almaya başlamak gibidir. Belki de bitirmek kötü bir seçenektir, pişman olabilirsiniz. Ancak her bitişin en güzel yanı yeni bir başlangıç yapabiliyor olmanızdır. Yeni başlangıçlar korkutsa da içinde umudu ve heyecanı taşır. 
İşte bu yüzden cesaretsizce olmuyor. Her başlangıç her adım için gerekli olan cesaret aslında bitişler için de gereklidir. Yoksa mutsuz olduğumuz ilişkilerde, işlerde, evlerde, evliliklerde veya arkadaşlıklarda sıkışıp kalırız. Sesimiz çıkmaz ve boğulmaya devam ederiz. Ta ki mutsuzluğumuz bütün hayatımızı ve ruhumuzu kaplayana kadar.
Bu süreç biraz da zincirleri kırmaya benziyor. İlk bakışta zor ve imkansız gibi gelebilir. Ardından zaman içerisinde birkaç kere kurtulmaya çalışabiliriz. Her denediğimizde olmayacağını düşünüp bırakabiliriz. Ama sonra bir gün hiç beklenmedik anda cesaretimizi toplayıp yapacağım diye zincirlere sarılıp kırmaya çalışabiliriz. İşte bu noktada bir çıt sesi bize daha da cesaret ve güven verir. Durmadan devam ederiz. Devam ettikçe de zincirlerimizden kurtulmaya başlarız.
Hayat bizi düzen kurmaya davet ederken ruhumuz kurtulmak istediğinde ona ses vermek gerekir. Zincirlerden kurtulmak gerekir. Cesaretsizce olmuyor ama olunca da çok güzel oluyor.