Halimiz ortada, çoğumuzun pek çoğumuzun yaptığı bir şey yok Allah için? Yapar gibi görünüyor yapar gibi söylenip duruyoruz öyle fazlaca? Ve zalimler hiç durmamaktalar dünyanın hiç bir yerinde, Müslümanlara kan kusturmak tan, işkence yapmaktan sürgüne göndermekten aç bırakmakta...Bütün bunlar gözümüzün önünde olmuyor mu, kulaklarımız duymuyor mu olanları?

Arakandan Yemenden Haberimiz yok mu? Haberimiz yok mu Filistin den Kudüs'ün başına gelenden, evlerinin nasıl yıkıldığından, nasıl yakıldığından mazlumların dünyanın kimi yerlerinde?

Biliyor değil miyiz, zalimlerin çok acımasız olduğunu dünyanı her yerinde Müslüman ahaliye karşı? Sonra kendi ülkemizde küfrün ve ahlaksız yapıların istilası altında değil miyiz? Çocuklarımızı her gün yeniden vermiyor muyuz karanlık sokakların kucaklarına?

Ne yapalım mı diyorsun?

Yapacak çok şey var, biz yapmaya sen yapmaya hazır mıyız? Hazır mı hacı amcalara sokakları yeniden İslamca inşa etmeye? Bu lüks  bu ihtişam bu  israf bu gösteriş hastalığı "izin verir mi" bizim kendimizi yenilememize? Evdeki eşlerimiz "sen ne yapıyorsun?" demezler mi, onları nasıl ikna edeceğiz yeniden iman etmeye sence?

Ne yani "Aziz Allah'ın kardeşlerimiz kıldığı" insanların başlarına gelen felaketlerden sıkıntılardan, çektikleri acılardan, evlerinin yakılıp yıkılmasından, bağlarından bahçelerinden edildiğinden, çok sorumlu olmasak bile, onların yanında olmak, onlara üzülme kardeşim demek durumunda değil mi Müslüman?

Bu nasıl bir zulümdür diye bir birimize sormayalım mı, sormayalım mı ne yapabiliriz diye?

Soruyor muyuz?

Ben mi çok soru soruyor birilerinin canını sıkıp keyfini mi kaçıyorum? Ne yapsaydık yani, bu gidişin sonu iyi değil demek bir görev değil mi bir birimize karşı?

Çok gürültü yapmaktan öteye çoğumuzun yaptığı bir şey yok...

Neden hep başkalarının duyarsız olduklarını söyleyip duruyoruz yüksek sesle de, kendimizi yükün altına girmeye itina ediyoruz inandığımız dava için, inandığımız din için?...

Mesela  Devleti siyasi iktidarı bakanları Başbakanı Cumhur başkanını her şeye sorumlu tutuyoruz da, kendimiz muaf tutuyoruz? Tamam elbette soralım onlara "ne yapıyorsunuz neden sesinizi çıkarmıyorsunuz, gücünüzü göstermiyorsunuz diyelim uyaralım" ama bilelim bunu demek, onları uyarıyor olmak bizi sorumluluktan kurtarmaz...

Hani kimilerinin Hazreti Aliye kimilerinin Hazreti Ömer'e  söylettikleri bir söz var ya "Bu gün Allah için ne patın?" kim hangimiz soruyor kendine "ben bu gün Allah için ne yaptım" diye? Mesela dün yalnız Allah'a ait hangi işi yaptık soralım kendimize...

Bu çağın insanı Müslümanı çok kandırdı kendini...Kendine çok fazla paye çıkardı iyi adamlardan iyi kadınlardan iyi Müslümanlardanım diye?

Bundandır İbrahim,evet bundandır...

Kırgınım Mevsimlere...Eylüle Kırgınım kendime kırgınım...Dağlara kırgınım...Ses çıkarmayan kuşa, ötmeyen bülbüle kokmayan güle kırgınım..

Kırgınım arkasında namaz kıldığım imama, ve vaazını dinlediğim vaiz hocasına...Sonra çok kırgınım kentin Müftüsüne ahaliyi yeterince uyarmadığı "ey insanlar kendinize gelin demediği, bu gidişin sonu insanı cennete ve Allah'a çıkarmaz"  demediği için yüksek sesle...

Aşka kırgınım...

Şiire kırgınım..Sonra söylenmeyen söze, okunmaya şiire,gidilmeyen sevgiliye kırgınım işte...

Buğday vermeyen tarlaya, içine misafir girmeyen eve...Kendinden başka kimseye kulak vermeyen insana da...

Nereye baksam hüzün, hangi dala dokunsam  kırık ve çok fırtına...Hangi şiiri yazsam ayrılık, hangi çocuğa dokunsam özlem hasret...İnsan başını alıp gitmek istiyor, ama nereye gidersin İbrahim? Hem gitmek kurtuluş mudur omuzlarımızdaki sorumluluktan?

Bu günde böyle olsun bu yazı...Bu günde bunları demiş olalım kalbi olanlara...Biz çok anlatmayı beceremesek de, kalbi olan insanlar anlar ne dediğimiz...

Çok selam ile...