İki İhtilal gördü. Biri çocukluğumda, birisi ise otuzlu yaşlarımda. İkisi de iz bıraktı. Birincisinde başbakanlığın ihtilalden  sonraki halini unutmam mümkün değildi. Duvardaki kurşun izleri, Menderes’in çerçeveleri kırılmış resimleri, darmadağın olan çalışma ve dinlenme odasını ve o çok büyük gardıroplu, büyük yataklı yatak odasını ilk defa görüyordum. Karmakarışık bu büyük odalarda her şey darmadağındı. Menderes sanki o görkemli odalarda hiç yaşamamıştı.  Anacığım her zaman söylerdin, hak yerde kalmaz kızım derdin ve ben sana daima inandım. (Önce babam çalışmıştı, eski başbakanlıkta, babam rahmetli olduktan sonra annem yeni Başbakanlıkta işe başlamış. Babam rahmetli o dönemleri sana ağlayarak anlatmış, Demokrat Parti iktidara gelince rahmetli İsmet İnönü’nün resimlerinin olduğu çerçeveleri kırıp, ayaklar altında çiğnemişler, hak yerde kalmaz kızım hak yerde kalmaz dersin her zaman ve de her zaman sen haklı çıkarsın. Koltuklar ise daima sahip değiştirir, fazla güvenmemek gerekir, derdin) İhtilalden birkaç gün sonra rahmetli Cemal Gürsel Paşamızı Menderes’in çalışma” odasının penceresinden halkı selamlamasına tanık olurken hala kulaklarımda çınlayan Annemin o coşkulu  ”Varol paşam” seslenişine gülümseyip el sallamıştı. Resimlerimizin çekildiğini ertesi günkü gazetede görmüştük (Dünya Gazetesi). İkinci ihtilal ise daha sakin geçmişti. Bir gün işe gitmemiş, ertesi gün normal olarak masalarımızın başında işlerimize devam etmiş, sağ ve sol çatışmalarının bittiği, daha fazla gençlerimizin ölmeyeceği içinde sevinmiştik. Ah anacığım ah, ”Araplar Türk askerini arkadan vurdu, kızım derdin.” Daracık kıyafetler, gösterişli makyajlarla ve türban denen Arap adetiyle olurmuş Müslümanlık meğer, sen yanlış yapmışsın. Bizlere Allah sevgisini, vicdanımızın sesini, Kuran-ı Kerim’i sevdirip okutmakla büyük bir iyilik yapmışsın. Hayatım boyu zaman zaman sıkıntılarım da olsa Yüce Tanrıma sığınır, huzur bulurdum. Tanrım bir kapıyı kapatsa bir kapıyı açıyordu. Sevgili Atatürk, istikbal göklerdedir derken, eminim Tanrıya inancı da kastetmişti. Cehaletle savaşmak artık hayal oldu. Onca gencimiz, maalesef sınıfta kaldı.

Bundan sonra ne mi yapacağım? Sevgili anneciğim tabi ki ben yine de senin söylediklerini, öğrettiklerini dinleyeceğim. Çünkü sen Laik Türkiye Cumhuriyetinin gerçekleri gören, Müslüman bir anasısın ve ben her zaman seninle gurur duydum. Kanımın son damlasına kadarda gurur duymaya da devam edeceğim. Hem dinimizin hem de Laik Türkiye Cumhuriyetimizin koruyucusu ve savunucusu olmaya devam edeceğim. Tıpkı senin gibi sevgili anacağım tıpkı senin gibi anacığım. Nurlar içinde yat anacığım, mekanın cennet olsun.