2000’li yıllarda internetin hayatımıza girmesiyle birlikte oyun denilen yaşam alanı sokaklardan evlere taşınmaya başladı. Çocukluğumuzda bildiğimiz sanal oyunlar tetris veya Süper Mario oyunlarıydı. Fakat günümüzde sanal oyunlar savaş, hayatta kalma gibi oyunlar oldukça popüler. Özellikle bu oyunlar sadece çocukların değil, yetişkinlerin de online olarak oynadığı oyunlar.
Peki, bu oyunların içeriğinde sadece oyunlar mı var? Hayır. Bu oyunlar temelde sosyal hayatta yer alan bazı toplumsal kuralları da içeriyor. Oyun karakterleri çoğunlukla sadece erkek. Sayısı bir elin parmağını geçmeyen oyunlarda ana karakter kadın oluyor. Erkek oyun karakterleri genellikle kaslı, güçlü ve savaşçı bir imaj içerisinde. Yan karakter olarak gördüğümüz kadın karakterler ise erkekler tarafından kurtarılmaya çalışılıyor. Bu oyunlar içerisinde erkek karakterler zırhlı kıyafetler giyerken, kadın karakterler daha ince veya vücut hatlarını belli eden kıyafetler giyiyor.
Bu basit gözlem bize neler söylüyor? Erkeklerin çoğu alanda egemen olduğu bir toplumu, basit bir oyunda bile görebiliyoruz. Erkeğin güçlü olması ve kadını her zaman koruyup kollaması gerektiği gibi sorumlulukları olduğu öğretilir. Erkek evin geçimini sağlayan, kadınına ve çocuklarına bakan bir statüdür. Kadın ise duygusal ve güçsüz bir kişi olarak görülür. Toplumsal açıdan erkeğe muhtaçmış gibi algılanır.
Tüm bu algıların telefonumuza bile sığabilen her an ulaşabileceğimiz bir oyuna girmiş olması aslında ilginç değil. Kadının erkeği kurtardığı veya kimsenin kurtarılmaya ihtiyaç duymadığı bir oyun düşünmek bile hayal dışı gelebiliyor. Bu oyun karakterlerinde kullanılan araçlar aslında toplumdan öğrendiğimiz birer parça. İçinde yaşadığımız toplum bizlere erkeğin güçlü, yakışıklı, savaşçı, evini koruyup kollayan; kadının ise daha çok evinin kadını ve çocuklarının annesi olması gerektiğini yaşayarak öğretiyor. Buna şöyle bakabiliriz: En son ne zaman bir arkadaşınıza veya tanıdığınıza cinsiyetini düşünmeden hediye aldınız? Bir çocuğa cinsiyetine bağlı kalmadan oyuncak aldınız?
Çocukluğumuzda mahallede oyunlar oynarken bile kız, erkek oyunları ayrımı vardı. Erkekler genelde top, koşma, bilye, savaş oyunları oynuyordu. Kızlar ise ip, evcilik, yemek yapma gibi oyunlar oynardı. Bunlar bize çevremizdeki kişiler tarafından öğretilen davranışlardı. Sokakta oynadığımız bu oyunlar bilgisayarlara, telefonlara taşındı. Ancak içeriğindeki mesajlar hiç değişmedi.
Basit bir oyun bile bizlere hep duyduğumuz veya maruz kaldığımız durumları aktarıyor. Kadın veya erkek cinsiyeti üzerinden yapılan işler, ortaya çıkan ürünleri günlük yaşamda her yere görmek mümkün. Basit bir içecek veya dondurma reklamında bile! 
Bu algıyı, cinsiyetçiliği veya cinsiyetler üzerinden ortaya atılan rol tanımlarını değiştirmek mümkün. Ancak uzun zaman alan bir proje olacaktır. Çünkü bugüne kadar doğru olarak kabul ettiğimiz ve çevremizdeki herkesin onayladığı bir sınırların dışına çıkmaktan bahsediyoruz. Kadınların savaşçı kıyafetlerle yer aldığı, kadınların çoğunlukla erkek sporları denilen sporları oynadığı, erkeklerin evcilik oynadığı, kadınların daha çok araba kullandığı, erkeğin çocuğuna baktığı.... Hayali bile insanı mutlu ediyor. Ne dersiniz, cinsiyetçilikten uzakta bir gelecek yaşamaya?