Aldanmak aldatmak insanın kaderi denir, bence doğru bir söz... Birileri bizleri aldatıyor ve ahali olarak bizde en çok bizi aldatanların peşinden gidiyoruz
nedense... Aldatanların çoğunun umurunda değil, ama aldatmak şeytanın işidir...
Yani kim olursa olsun ne adına aldatırsa aldatsın şeytanın mezhebine tabi olmayı seçmiştir aldatan...
Üzülerek dillendiriyorum nedense halk olarak bizi aldatanlara karşı bir bağlılığımız var her zaman...
Mesela siyasette aldatanlar her zaman rağbet görüyor halk tarafından... Din adına aldatanlar itibar görüyorlar halk nezdinde...
Doğru olan yalansız olanları dost yoldaş seçmeyi unuttuk değil, doğruların yanında olmak işimize gelmez oldu...
Muhabbet olsun diye buraya bir not olarak iliştireyim...
Mesela “eğer okuyorsanız” okuduğunuz yazıları kimin nasıl birinin, gerçekten yazdıklarına kendi inanıyor mu diye düşünüyor musunuz?
Her restorana gidip yemek yemezken, her berberde tıraş olmazken, bir bardak çay içeceğiniz çay ocağını bile seçerken, neden aklınıza düşmez yazısını okuduğunuz
kişinin kimliği kişiliği?
Bakın bunları hem dostça hem de böyle olması gerekmez mi diye sormak için hatırlatma yapıyorum...
İnsan kendini değerli hissetmeli değil mi, kalbini dinini yolunu seçimini değerli hissetmeli ve ona göre yapmalı değil mi tercihlerini?
Neden başkalarının tercihlerini onaylamak onların peşinde gitmek durumunda?
Kendimiz yaratıyoruz peşinden gittiğimiz efsaneleri çoğu kez... Siyasette böyle dinde böyle ve hayatın başka alanlarında da...
Hiçbir becerileri olmayan veya becerilerini kendi çıkarları için kullananların peşinden gitmek onların hatalarına yanlışlarına günahlarına ortak olmaktır
Allah katında...
Aklımızla kalbimizle ölçmeden ve Rahmanın ne dediğini düşünmeden verdiği kararlar her zaman insanların başına bela oldu...
İnsana düşen en yüce vazife, kendine karşı dürüst olmaktır, kendine yalan söylememek kendini köle haline getirmemek, getirmek isteyenlere direnmektir...
Kendi kalbine iyi gelecek işler yapmayı düşünmek insanın asıl görevi... Oysa biz daha çok midemizi düşünür olduk, dünya nimetlerine sahip olmayı daha
çok eşyaya sahip olmayı...
Bütün bunlara güzel desek de, insanı asıl ayakta tutan ruhudur, ruhunu diri ve aydınlık tutmalı değil miyiz sizce de?
Daha ötesi olmayan bir yol dünya adına yürünen...
İnanın inanmayın ölüm var ve ölümden sonrası bir başka dünya... Oraya da yatırım yapması gerekir insanların...
Bazıları inanmasa da ciddiye almasa da, biz o dünyanın varlığına asıl hayatın orada olduğuna inanıyoruz...
Yarınlarınız aydınlık olsun duası ile...