Geçenlerde bir yabancı müşterim alışveriş yaptıktan sonra oturduk, çay içiyoruz. Bir arkadaş marketten Mahmitseydi beksemeti almış. Bir elinde poşet, diğer elinde beksemetin birini çatirdatarak yiyerek geliveri. Selamlaştık, durdu, dükkanın içine girdi. Birercik hepimize beksimet verdi. “Kütürdetin bilader, taze yeni gelmiş dedi :)

Müşteri ne bilicek beksemeti. Ayıp olmasın diye aldı peçeteye sarıp attı çantasına. Ben onları gönderdim. Bi çay söyledim, oturdum bi güzel çatırdattım. Harbi tazeymiş, iyi geldi. Midenin suyunu çeker, tok tutar.

Sabah dükkanı açtım. Bi baktım bizim müşteriler geliveri. Bir ara “O arkadaş bunu nerden almış? Biz de istiyoruz. Akşam otele gittik, aklımıza geldi. Çıkardık yedik. Böyle bir şey bilmiyorduk. Müthiş bir şey” dedi. “Dur” dedim. “Aramaya gerek yok, karşıda satılıyor, alırız.” Beraber gittik, 3 poşet aldı. Dedim, “Bu kadarını yiyemezsin. Fazla alma, sağa dökersin. Hanım ev battı deyi bi torba laf eder dedim.” :) Dedi ki, “Valize atıp Norveç’e götüreceğim :) “Fesubuhanallah” dedim. Bir de bunu ıslatıp üzerine tereyağ gezdirip toz şeker çileyip yese buradan öte getmeyecek herif.

Alanya’nın birçok güzelliği var. Beksemet her yerde var lakin Mahmitseydi beksemeti sadece Mahmitseydi’de var. Bi ye, bi gör beğenmezsen benim dükkana göver. Ben kütürdetirin bilader.