Muhatabı olmaz bazı yazıların, şiir gibi düşünün mesela, kime yazıldığı neden yazıldığı bilinmeyen anlaşılmayan...
Ama insanı alır götürür bir yerlere, bazen bir dağ başına, bazen bir dere kenarına, bazen sevgilinin dizlerinin dibine.
Her yer gökyüzü olur insan için
Bazen bir sokaktan geçersin, kendi sokağın sanırsın, bazen bütün sokaklar yabancıdır insana ve dünya baştan sona düz ovadır, koştur koştur bitmeyen...
Kimi zaman bende öyle yapmayı seçiyorum, çünkü kimi yazsak kime seslensek hatta bir soru sorsak, kimse cevap vermiyor...
Efendi dediklerimiz, başımıza idareci Başkan seçtiklerimiz, mesela milletvekillerimiz Bakanlarımız, duymuyorlar ne derseniz...
Sadece kendilerini kutsayan kendilerini önemseyen ve bir de şehrin beyaz adamları gelince ayağa kalkanlar, onların halini hatırını soranlar hepsi...
Gerçi bu ülkenin kaderinde var, her zaman böyle olmuş, her zaman beyaz adamların hatırı sayılmış, sadece onlar gelince ayağa kalkılmış, onlara hizmet etmeyi iş edinmişler...
Aslında bunun böyle olduğunu, hepimiz bütün halk biliyor, ama nedense ses çıkarmamayı seçiyoruz...
Oysa insan haktan haklıdan mazlumdan yana olmayı seçmeli... İnsanın böyle olmasını istiyor Aziz İslam...
Ahalisinin yarısının gülmeyi unuttu şehirlerde yaşamak zor insan için, başkalarını düşünenler için zor bu şehirlerde yaşama tutunmak...
 Şehirlerin kendi yüzü gülmüyor... Sokakların yüzü gülmüyor, her yerde bir usanmışlık hâkim...

Neden bilmezsin, benim gülüşüm sensin, baharım sen, sevincim sen diyecek insanlar yok artık...

Üzülme sana umut olurum diyen kadınlar eşler sevgililer hatta anneler, hatta babalar da yok...
Umudum

Çıkar gelirsen, senin yanında olurum, bir lokma ekmeğimi seninle paylaşırım, ekmeğin suyun olurum diyen Müslümanlar da yok...
Söylemesi acı ama yoklar

Eskiden gün aşırı olsun, akrabalar birbirlerini arıyorlardı, artık aylar yıllar geçse bile, ne arıyorlar, ne soruyorlar...
O zaman durup sormayalım mı birbirimize “Bize ne oldu böyle?”diye... İnsan insana buz kesildi, buz kesildi şehirler yoksullara, artık şehirler evlerine ekmek götürememe utancı taşıyan babalar ile dolu...
Bunları gündeme taşıyacak din adamları kendi keyfinde... 
Ve yine bunları söyleyecek yazacak  “Efendiler ne oluyor?”diyecek yazarlar gazeteciler, taksimden pay kapma peşinde...
Tökezlemiş atlar gibi acı içinde, insanların çoğu... Ve ben, bunların bulunduğun yerden yazıyorum bunları...
Umarım duyurabilirim...