Barış günü ile başlayan Eylül ayı tüm tatlı telaşları içinde barındırıyor. Yazın yavaş yavaş sonlanması, okulların açılması, tatilin bitip çalışmaların başlamasıyla memlekete veya okul hayatına geri dönüş başladı. Akademik yıl bizlere Ocak ayında değil de Eylül ayında başlayan yeni bir yılın başlangıcı fırsatını veriyor. Böylelikle planlama yaparken Ocak ile başlayan tarihlere ihtiyacımız kalmıyor ve ister istemez bir rahatlık sağlıyor. Yıl bitiyor ve ben istediklerimi hala yapamadım demek yerine yeniden başlangıç yapabileceğimiz bir fırsat sağlıyor Eylül ayı.

Hal böyleyken yeni planlamalar ile başka bir telaşa girmiş bulunmaktayız. Kaçan treni yakalamaya çalışmak için son çağrıyı almış gibi hareket ediyoruz. Bunu da sonbaharın büyüsü ile romantikleştiriyoruz. Hayallerin, planların yanı sıra aşklarında başlangıcı olarak Eylül ayına fazla anlam yüklemeye başlıyoruz. Sonrasında beklediğimiz aşkı bulamayınca da üzüntü yaşayabiliyoruz.

Sonbahar kendi içerisinde masalsı bir güzellik taşıyor. Aslında diğer tüm aylar gibi aynı olan Eylül ayı nasıl oluyor da bu kadar romantikleştirilen ve anlam yüklenilen bir ay haline geliyor? Tüm yeni başlangıçları içinde barındığına inanıyoruz. Belki de inanmak istiyoruz. Yeni bir başlangıç yapmaya ihtiyacımız varsa böyle fırsatlar umut dolmamıza yardımcı oluyor. Yaşamaya dair inancımız artıyor. 

Uzaktan baktığımızda her ne kadar iyi bir şey gibi dursa da bu bakış açısı bazen sıkıntılar ortaya çıkartabiliyor. Bu kadar beklenti yüklediğimiz bir ay için beklentilerimiz gerçekleşmediğinde hayal kırıklığı yaşayabiliyoruz. Beklediğimiz aşkı bulamadığımızda, istediğimiz kursa başlayamadığımızda, bitirmeyi beklediğimiz kitabı bitiremediğimizde veya hayal ettiğimiz noktaya ulaşamadığımızda kendi içimizde bir öfke yaşayabiliyoruz. Bu öfke aslında kendimizi başkaları ile kıyaslamaların sonucu olarak ortaya çıkıyor. Başka herkes neler yapıyor ben bunları bile yapamıyorum gibi kurulan cümleler sonucunda kendimizi olduğumuzdan daha aşağıda görmeye başlıyoruz. Sonuç olarak da kendimizi daha değersiz görmeye başladığımız bir mutsuzluk hali yaşamaya başlıyoruz.

Genel geçer fikirler ve ortak eylemler bizlere her ne kadar motivasyon sağlasa da bireysel açıdan baktığımızda herkes için aynı şekilde işlemediğini görüyoruz. Yani başlangıçlar, planlar veya hayaller için tek bir Eylül ayı yok. Herkesin kendine göre başlangıç yapabildiği bir Eylül ayı vardır. Ne dersiniz?