Nedir bu, diye sormak hakkımız olsun, hakkımız olsun bizde "ortaklarıyız" bu şehirlerin demeye, kimi efendilere...Kendilerini üstünlerden sananlara, kendilerini çok bilmiş sananlara, ve sonra canımızı yakanlara, kalplerimizi kirletenler, şehirlerin altını üstüne getirenlere, sonra gerçeklerin üstünü örtmeye çalışanlara işte...Olmasın mı, demeyelim mi, ışıklarının kim söndürdü çocukların diye? Şehirlere böyle kim kıydı diye gündeme getirmeyelim mi?

Evet bana insandan söz et, işsiz babalardan "hiç geri gelmeyecek olan babalarının yolunu bekleyen" çocuklardan, yetimlerden yani "ve her gün  şehir ahalisini gözleri önünde öldürülen" kadınların neden ve niçin öldürüldüğünü  anlat bana...Gazetelerin, gazetecilerin, sonra imamların, kentin müftüsünün, neden sustuğunu anlat...Kimi kişiler bu kadar servet, mal mülk sahibi olurken, "başka kimilerinin" neden bu kadar yoksul kaldıklarından aynı ülkede, anlat bunları...

Müstakil iş adamlarının ne yaptıklarını, hangi ticaret ile meşgul olduklarını, yanında çalışanların emeğini verip vermediklerini anlat...Eğer emeklerinin  karşılığını vermiyorsa emekçilerin "gidip söyle onlara" siz zalimlerden oldunuz diye, olmaz mı, bunları gündeme taşımayalım mı? Taşımaz sak,  nasıl kalb

Yeterince gürültü, yeterince kavga, yeterince  efendi, yeterince servet ve güç sahibi, yeterince cami, yeterince hayır kurumu, ve yeterince partisi var bu ülkenin...Ama neden yeterince herkesin ekmeği aşı yok, neden yeterince herkesin barınağı yok...Askerde birlikteyiz, savaşlarda birlikteyiz, darbe günlerinde birlikte ölürken, neden hak ve hukukta ekmek sahibi olmakta, aş ve barınak sahibi olmakta "bu kadar çok fark var aramızda...

Tamam yeterince anlatıldı, Medine ahalisi ile Mekke ahalisinin kardeşliği, ama neden bu güne taşımak istemiyoruz o kardeşliği, bunca konuşurken, bunca söz ederken, biz  Müslüman kişiler'deniz  derken?Yani şimdi buları gündeme taşımayalım mı, bir birimizin gözlerine bakarak sormayalım mı, bize ne oluyor, veya ne oldu diye?

Nasıl olsa bir gün bitecek bu evet ve hayır kavgası, neden bunca gürültü, neden bunca küfür etmeleri insanların bir birine..Ne zaman anlayacağız bu Ülkenin çok fazla düşmanı olduğunu? Evet çok fazla düşmanı var bu Ülkenin, bütün kafirler, bütün batılılar, ve şeytana tapanların alayı düşman bu ülkeye...

Nedense bunu bile,  yiyecek ekmeği, barınacak evi, çalışacak işi olmayan mazlum insanlar dert ediyorlar kendilerine, onlar Ülkemizin başına bir şey gelmesin diye dua ediyorlar sabah akşam...Öyle değil mi, en çok onların derdi değil mi, bu ülke? 

Evet, bu arkadaşlar,çok doğru sözler ediyor olsalar bile, çok fazla gürültü yapıyorlar, hepsi yapıyorlar,  hepsi bağırıp çağırıyorlar...Oysa  gürültü  yapmanın, sesini yükseltmenin "asla doğru olmadığını söyler" bütün kutsal metinler, açık açık sesini yükseltme der...

Zira, Firavunlar Nemrutlar, Ebu-Cehiller Ebu- leheple ve benzerleri  hep gürültü çıkaranlardan oldular, yaşadıkları çağlarda...Hakikat sesini yükseltmekle ifade edilmez, hakikat  sözdür, gidip yerleşir insanın kalbine...Sözü ve gönlü güzel olmalı insanın...Sözü ve gönlü güzel insanlara ihtiyacı var sokakların...Birileri sokakları çok kirletti, yaşanmaz kıldı sokakları...Ve çocuklar sokağa çıkamaz oldular, kimi kirli kişilerin varlığı yüzünden...

Tekrarlarsak, çok bilmiş adamların, çok bilmiş adamların ellerinde yaşanmaz hale geldi, şehirlerimiz, ve sokaklarımız...Bunun böyle olduğunu hatırlatmayalım mı, kentin sorumlularına...

Şehre sahip çıkın, giden kuşları geri çağırın, parklara şiir yazın, şairlerin adını yazın, diye ikaz etmeyelim mi? Ve insanların omuzlarında taşıdıkları hantal ağrıları alın efendiler demeyelim mi? Demezsek bu kalem, bizden şikayetçi olmaz mı...Neden sustunuz diye "kıyamet günün" şikayetçi olmaz mı, kondukları dalları kesilen kuşlar?

Kurutulan zeytin dallarından, umudu ellerinden alınan kızlardan söz etmezsek, bu nasıl bir yazarlık olur, nasıl hakkı hukuku savunma olur?

Neyse...Yine uzun ettik...Ama ne güzel şiirden söz ettik, batılıların kafirler olduğunu, bu ülkenin düşmanları olduğunu dedik...

Kente karşı, insana karşı, çocuklara ve kadınlara karşı, sonra kuşların gitmelerinden sorumluyuz dedik...

İnsandan söz ettik kısacası...Sen de öyle yap...İnsan de, önce insan de, insanları sevmekten, insana yatım yapılmasından söz et...

Mesela sor kentin müftüsüne, Belediye başkanına...Neden şehirde bunca cami varken "bir aş evi yok, yoksullar için" diye?

Mesela bu şehirde güzel insanla var de, varsa...

Güzel imamlar var de varsa, mesela  camilerin bulunduğu mahalleyi dolaşıp, ahalinin hatırını soruyorlarsa, söz et onlardan...

Güzel gazeteciler var de, mesela gerçekten varlarsa...İnsanları seviyorlarsa, insanların haklarını, savunuyorlar, ve haksızlığa karşı çıkıyorlarsa, ve bunu Allah için yapıyorlarsa...Git kutla onları, teşekkür et...

Ve şiir oku, okumayı dene...Şiir insanı merhametli kılar, kalbini güzel eyler...

Kısacası bana insandan söz et, insanı seven şiiri seven, duayı seven...Ve kardeşlikten söz eden her daim...

Hoşça kal...