Nebati, bitkisel demek. Bitkisel hayata girmiş bir ekonomiyi ondan iyi yönetecek, soyadıyla uyumlu bir isim daha bulunamazdı.

Nurettin Nebati, Maliye ve Hazine Bakanı olduktan sonra ayağının tozuyla, o ülke senin, bu ülke benim koşuşturmaya başladı.

Bir bakıyorsunuz Londra'da. İş adamları ile konuşuyor  Gelin ülkemize yatırım yapın, kurun mevcut seviyelerde kalacağının, yastık altı altın için yeni adımlar atılacağının garantisini veriyor. İş adamları bu verilen garantilerden tatmin olmamış olacaklar ki, ‘Türkiye'deki enflasyonun yüksek olmasının nedenlerini' soruyorlar. Enflasyonun "Yabancıların kültürel olarak anlayamayacağı sebepten yükseldiğini" söylüyor. İş adamları bu açıklamadan ne kadar tatmin oldular bilemem ama Nebati'nin bu yaratıcılığını da kutlamak gerekir.

Nebati, bir bakıyorsunuz Fransa’da. Cannes kentinde yatırımcılara sesleniyor: "Bir problem yaşadınız rahat olun. Bize hemen ulaşırsınız. Mevzuatı ve bürokrasiyi alaşağı ederiz. Arkamızda Cumhurbaşkanımız var."

Padişah başveziri çağırmış. Başvezir huzura çıkmış yerlere kadar eğilerek, “Buyurun haşmetlum, beni emretmişiniz.” Padişah, "Lalam benden öyle bir özür dileyeceksin ki, özrün kabahatinden büyük olacak. Yoksa kelleni omuz üstünde yok bil. Sana üç gün müsaade." Başvezir huzurdan ayrılır. Kara kara düşünmeye başlar. Ne yapsın öyle bir suç işlesin ki, özrü kabahatinden büyük olsun. Yoksa kelle gidecek. Sürenin dolmasına bir gün kala başvezir bakar ki, padişah merdivenleri çıkıyor. 'Yallah' diyerek orta parmağı arkadan padişahın kıçına doğru daldırır. Padişah hızla geriye dönüp bağırır: "Ne yapıyorsun bre sapık? Başvezir, 'Haşmetlum af edersin. Arkadan valide sultana benzettim.”

Maliye ve Hazine Bakanı, kaş yapayım derken göz çıkardığının ne kadar farkında? Tek adamın iki dudağının arasından çıkan sözcüklerin kanun hükmünde olduğu bir ülkeye hangi yatırımcı gelir acaba?

Yurda dönünce ayağının tozuyla gittiği Viranşehir'de hemşehrileri ile buluşuyor. Yer sofrasında yöresel Urfa yemeklerinden yiyerek, ekonominin bitkisel yaşama girdiğini söyleyenlere, "İki yıl önce yanıldılar. Yine yanılacaklar. Türk Lirası zaten şu an en zayıf durumda. Vatandaşlarımız rahat olsun. TL daha fazla değer kaybetmez." Düşünsenize, işi paranın değerini korumak olan bir bakan parayı pul ettikleri için rahat olun diyebiliyor. Güzel bir şeymiş gibi gözleri ışıl ışıl anlatıyor. Ne gariptir, dinleyenlerden alkış alabiliyor.

"Para; bayrak gibi, milli marş gibi milletin itibarını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır diyen" diyen Cumhurbaşkanı’nın sözleri nerede kaldı?

Her neyse biz Bakan Nebati ne demiş ona bakalım. "Faiz ve kur odağında, sığ bir alanın içine sıkışan Türkiye ekonomisini kurtardık Elhamdülillah. Bayrak inmez, ezan susmaz."

Bayrak, ezan, kötü yönetilen, bitkisel hayata girmiş bir ekonomi ile ne alakası var demeyin. Bu ülkede hala hamasetin prim yaptığını, alıcısının olduğunu da unutmayın.

Lafın sonu Sayın Nebati, kıvrak zekası, insanımızı güldüren esprili konuşmaları ile siyasi tarihimizin sayfaları arasında bir bakandan çok siyasi bir şovmen olarak yerini alacak gibi geliyor bana.