Malum hafta sonu yasak olunca evde hem vakit geçsin hem de biriken ufak tefek işler için biraz zaman harcadım. Ramazan da olunca pilim tükendi. Belime bir ağrı girdi. Şöyle biraz uzandım, aklıma rahmetli halam geldi.
Biz küçükken halam bazen bizi görünce, "Ay oğlum, hu belimi az bi çığnaver" derdi. Biz de hemen yarı oyun yarı ciddi bahanesiyle zıp diye beline çıkardık. “Oğlum sen kaç kilosun? Belinde bir sıkıntı var mı” falan sormaya ne hacet. Halam, "Hah ora, hah az yokarı, ıcık aşşa, ıcıkta çiğnime doğru çık. Vay vay vay bellerim. Ulan az yavaş şırahmenede üzüm mü sıkıyon? Patanını az yavaş vur. Vay adı batmayasıca, yavaş ulaan" gibi ifadelerle bel çiğneme işlevini bize yaptırırdı.

Yani şimdi düşünüyorum da ya beline bir şey olsa, ya omurilik zedelenmesi olursa, ya bel fıtığı patlarsa vs. Ne cesaret şimdi, benim oğlanı belime çıkarsam sakat kalma ihtimalim çok yüksek :) Demek ki biz o zamanlar ayağımızı nereye basacağımızı, hangi sinirin nereden geçeceğini, hangi kas kütlesinin daha yumuşak olduğunu, nasıl çiğneyeceğimizi çok iyi biliyormuşuz. Hiçbir şey olmazdı kara düzen giderdi:)  Şimdiki nesle, “Az belimi bi ciğnever” desen önce bir anlam veremezler. Ne demek istiyor falan diye düşünürler. Görmemişler çünkü. Yeltenseler de Allah muhafaza sakat kalırsın. 

Güzel, keyifli, samimi günlerdi. Kimsenin kimseden çekinmediği bir dönemdi. Halam Allah sana gani gani rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun inşallah.