Geçtiğimiz hafta 6 yaşındaki kız çocuğun evlendirilmesine ilişkin haberlerle güne başladık. İki yıldır bilindiği iddia edilen olaylara hiçbir müdahale yapılmadığı ve üstünün kapatılmış olması ayrıca dehşet verici bir başka durumla karşılaştık. Olaya ilişkin siyasetçiler ve sanatçılar tepki gösterirken en büyük tepkiyi insanlar sosyal medya araçları ile yaptığı paylaşımlar ile ortaya koymuş oldu.

Ülke yöneticileri ve milletvekillerince yapılan her açıklama sonrasında kafamızda başka soru işaretleri oluştu. Çocuk istismarının siyasetin konusunun olamdığına yönelik milletvekili açıklaması bir kez daha adaleti sorgulamamıza neden oldu. Yasa yapıcıların kendi ülkesinin çocuklarını koruyamıyor olması kendimizi yeniden güvende hissettiğimiz bir soruna yol açtı.

Oyun oynaması, okula gitmesi ve arkadaş- larıyla sokaklarda hayaller kurması gereken çocuklar kendilerinden oldukça büyük yaşta kişiler ile evlendiriliyor. Bunun arkasında yatan nedenler sorgulanmak yerine aile işaret ediliyor, dini değerler ön plana çıkartılıyor. Ahlaki değerler etrafında açıklamalar yapılsa da bir çocuğun yasal olarak evlenme yaşının 18 olduğu unutuluyor. Hele ki 18 yaş bile evlenme için oldukça erken olmasına rağmen ‘’Bizim zamanımızda..’’, ‘’Benim annem...’’ diye başlayan cümleler ile yaşanılan durum meşru kılınmaya çalışılıyor.

Cinselliği tabu olarak gören, kabul etmeyen ve sokakta el ele dolaşan insanları görünce ahlak bekçiliği yapmaya çalışan kişiler; kendi içlerinde ve kapalı kapılar ardında başkalarını yargıladıkları durumlardan daha vahim eylemler ortaya koyuyor. Mantığın devre dışı kaldığı olayları kendi inançları çerçevesinde işlevsel hale getiriyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Her şeyden önce bir insanın yaşamsal varlığını ve haklarını yok saymak demektir bu durum.

Yıllardır kadınlar için ‘’Asla yalnız yürüme- yeceksin.’’ sloganı bugünlerde yerini ‘’Asla yalnız büyümeyeceksin.’’ sloganına bıraktı. Zaten korku ve kaygılarla büyüyen çocuklar, artık daha fazla tehdit içerisinde kalıyor. Öz- gür olması gereken çocukluk çağı, şimdilerde sürekli tetikte olduğumuz ve adeta fanusun içine hapsoluyor. Ailelerin başkalarına ve en çok da yaşadığı ülkeye güveni azalıyor. Çocuklarını koruyamayan bir ülke geleceğimiz konusunda daha fazla kaygı yaratıyor. Çocuklar kendilerini savunamazlar veya kendilerini iafde ederken yetişkinlerin anlayamayabileceği yollara başvurabilirler. Bu nedenle onların sesi olmak ve onları korumak en çok bizlere düşüyor. Ne dersiniz?