Bir imam, bir papaz, bir şoför ölür. Sorgu melekleri (Münker ve Nekir ) tarafından sorguya çekilip, sınava tabi tutulurlar. Sınav neticesinde imam ile papazın cehenneme şoförün cennete gitmesine karar verilir.
İmam ile papaz bu karara itiraz ederler: "Yıllarca vaaz verip Tanrı adına dua ettik. Karşılığı cennet olmalıydı, cehennem değil."
Sorgu melekleri, imam ile papaza dönerek, "Siz vaaz verirken cemaatin yarısı dinliyor, yarısı uyuyordu. Şoför araba kullanırken bütün yolcular dua ediyordu.
 
Üsküp Havaalanı'nda bindiğimiz otobüsün şoförü Mirza için sekiz gün boyunca otobüs kullanırken dua ettim ."Rabbim beni sağ salim vatanıma kavuştur, canımı alacaksan da öz vatanımda al." Mirza'nın otobüsle her viraja girişinde, tünel geçişlerinde  okuduğum Fatiha’ların, Ayetel Kürsi’lerin sayısını bilme şansım yok. Mirza’nın bir tünel girişinden başlayarak, çıkışına kadar geçen sürede cep telefonuna tek elle mesaj yazması, bu arada yanında oturan rehbere dönerek sohbet etmesi, karşıdan gelen arabaların sürekli ikaz ışıklarını yakarak korna çalması ile birlikte benim adrenalin seviyem tavan yapıyor, hanım verdiği teskin edici haplarla tansiyonumu düşürmeye çalışıyor...!

Sekiz günün sonunda dönüş için Belgrad Havaalanı'nda Mirza ile vedalaşırken kendisine, "Şayet sekiz gün boyunca ettiğim dualarla bana cennet yolu açılmışsa senin sayende oldu" diyerek teşekkür ettim.

Üsküp Havaalanı'ndan ayrıldıktan sonra rehberimiz eşliğinde ağır ağır şehir merkezine doğru yol almaktayız. Şehir girişinde rehberimiz adının Vodno Dağı olduğunu söylediği bir dağı işaret ederek, zirvesine dikili 66 metre uzunluğunda Milenyum Haçı gösterince, bir zamanlar kasaba girişlerine dikilen bayraklar aklıma geldi. En üçkağıtçı belediye başkanları yolsuzluklarını örtmek için en yüksek bayrak direğini dikme yarışına girmişlerdi.
Üsküp'e ulaşınca, rehberimiz eşliğinde Üsküp'ü tanımaya başladık. Üsküp her şeyden önce bir heykeller şehri. Vardar Nehri üzerinde kurulu Taş Köprü’ye doğru yol alırken, sağınızı solunuzu heykellerle kuşatılmış görüyorsunuz. Hele meydanda dikili Büyük İskender ve uzun mızraklı askerlerinin simgelendiği dev heykel karşısında insanın etkilenmemesi olası değil. Rehberimiz anlattı: “Büyük İskender'in ordularının yenilmez oluşunun nedeni bu uzun mızraklarmış.”

Taş Köprü’nün öbür yakasında Büyük İskender’in Babası 11. Filip, oğlunun zaferlerini kutsar gibi tek gözüyle oğlu İskender'e gururla bakıyor. Her ne kadar 11. Filip'in uğradığı suikastten tarihçiler oğlu İskender’i sorumlu tutsa da. 

Fatih Sultan Mehmet tarafından eski Roma Köprüsü üzerine inşa edilen Taş Köprü’den geçerken köprü üzerindeki mihrap dikkatimi çekiyor. Mihrap kıbleye bakıyor. Osmanlı askerleri köprü üzerinde topluca namaz kılmanın uğur getireceğine inanırlarmış. Köprüler üzerine mihraplar konması kıblenin yönünü göstermesi açısından önemliymiş.

Taş Köprü’yü geçtikten sonra ağır ağır Eski Osmanlı Çarşısı’na doğru yürüyoruz. Rehberimiz Edin (Boşnak) girişte sağımıza düşen Osmanlı Hamamı’nı işaret ediyor. Davut Paşa Hamamı. Davut Paşa, Rumeli Beylerbeyi olduğu dönemde yaptırmış. 15. yüzyıla ait bir yapı. Hamama girenler çok cüzi bir para karşılığı ödeme yaparak hamam hizmetlerinden yararlanıyorlarmış. Günümüzde “Üstü kalsın hamam parası yaparsın” sözü o günlerden günümüze kadar gelmiş.
    
Neyse lafın gerisi kalsın gelecek hafta devam edelim.