Girne Limanı’nda, Alanya'ya kalkacak feribot seferini beklerken, denizde oluşan dev dalgaların mendireğe çarparken çıkardığı sesleri dinlemeye doyum olmuyordu. Dev dalgalar bütün güçleri ile mendireğin beton duvarlarına çarpıyor, çırpınıyor, çaresizce de olsa zincirlerinden kurtulmaya çalışan kürek mahkumları gibi özgürlük mücadelesinden vazgeçmiyorlardı.

Limanda yolcular arasında telaşla karışık bir bekleyiş sürüyor. Uzun bekleyişin ardından haber geldi. Rüzgâr ve dalgadan dolayı Girne- Alanya feribot seferi iptal edilmiş. Yolcular başka bir feribotla Taşucu’na çıkarılacak, oradan otobüslerle Alanya'ya ulaştırılacak. Yolcular ağır ağır feribottaki yerlerini almaya başladı. "Limanda Taşucu yolcusu kalmasın” anonsunun ardından feribot ağır ağır limandan uzaklaşmaya başladı. Geride kalanlar her ne kadar "Güle, güle" demek için ağır ağır arkamızdan kol sallasalar da, pek ümitleri yoktu karşı kıyıya ulaşacağımızdan. Ben kendimi doğrusunu isterseniz, üstü açık kamyonun kasasına doldurulmuş kurbanlıklar gibi hissetim.

Feribotumuz kıyıdan açıldıkça, dalgaların boyu daha da yükselmeye, rüzgâr şiddetini daha da artırmaya başladı. Dalgalar feribotun üstünden aşıyor. Gemi dalgalar arasında sağa sola yalpaladıkça, yolcular arasında başı dönenlerin, midesi bulunanların, kusanların sayısı her geçen dakika artıyordu. Ortalık ana baba günü gibi, yolcular arasında birbirlerine sarılanlar, “Hakkını helal et” diyenlere karşı, “Sen de helal et” diyenler, bu ara akan gözyaşları denizin dalgaları arasında kaybolup gidiyordu.
Benim karşımda oturan kadın feribota bindiğinden bu tarafa sürekli dua okumakla meşgul. Dalgaların feribota her vuruşunda kadın, "Allah’ım sen koru" diyerek başlıyor sonra da Arapça, Türkçe karışımı dualarla devam ediyor. Bir ara dayanamadım. "Abla yüzme biliyor musun?" diye sordum. Kadın "Hayır" dedi. "Yahu abla bu kadar dua öğrenmek için ayırdığın zamanının keşke birazını da yüzme öğrenmek için ayırsaydın" deyince kadın hızla oturduğu koltuktan kalktı, üzerime hücum etti. Tabi bizim hanım durur mu? O da güçlü kuvvetli, beni korumaya alarak kadından gelen saldırıyı savuşturdu. Ardından benim gevezeliğimden dem vurarak kadından da benim adıma özür diledi. 3 saate yakın geçen zorlu bir deniz yolculuğunun ardından Taşucu Limanı’na ayak bastık. Sağsalim karaya ayak basmanızda mutlaka kadının sürekli yaptığı duaların katkısı olmuştur. 

Anlamadığım, Covid-19 ile ilgili Diyanet İşleri Başkanı tarafından sürekli yapılan dualardan sonra, Diyanet İşleri Başkanı’nın Covid-19 testinin pozitif çıkması sonucu hastaneye yatırılması beni bir hayli şaşırttı. İster istemez Rabbim, Hz. Eyüp'e yaptığı gibi Diyanet İşleri Başkanı’nın sadakatini ölçmek için teste mi tabi tutuyor sorusunu aklıma getirdi.
Bilmiyorum, siz ne düşünüyorsunuz?