22 Kasımda kurulan Kadına Şiddetle Mücadele çadırı, önemli bir konuda farkındalık yarattı. Kadınlarımıza uygulanan şiddetin geldiği boyutları bizim yüzümüze çarptı.

Kadına Şiddetle Mücadele etkinlikleri, dün akşam yapılan gece yürüyüşü ile sona erdi. Yüzlerce insanın, protokolün, siyasetçinin deyim yerindeyse tüm insanlığın mozaikleri bu yürüyüşte yer aldı. Birlik beraberlik adına güzel görüntüler çıktı ortaya , farkındalık oluştu.

Ama aslında bence dünkü yürüyüşte ortaya çıkan görüntü, hatta 22 Kasım’da kurulan Kadına Şiddetle Mücadele Dayanışma Çadırı’ndan bu yana geçen süre bize tarihin belki de en büyük rezaletlerinden birini gösterdi.

Bir dünya düşünün ki, Yüce rabbimiz bize bu dünyayı hediye etmiş. Ve yine düşünün ki bu dünyada tek bir isim altında en yüce canlı olarak doğan insanların bir kısmı, diğerlerinin ellerinden aldığı yaşama hakları için yürüyüş yapıyorlar. Kadınlar, erkeklerin şiddetine maruz kaldıkları için yürüyorlar.

Annelerimiz, bizi bu dünyada en büyük kahrı çekerek büyüten annelerimiz, bugün kendilerine uygulanan şiddeti engellemek için yürüyorlar.

İşte bu tablo tarihin en acı tablosu.

Biz ne zaman bu hale geldik, neden bu hale geldik bilmiyoruz. Ancak bir an önce dünyada eşit yaşama hakkına sahip ikin canlıdan birinin diğerinin şiddetinden kurtulmak için eylem yapma gereksinimini ortadan kaldırmalıyız.

Belki  yazacak daha çok şey var ama, “Kadınlarımızı bu yürüyüşlere mahkum bırakan herkes utanmalı” diyerek çok şeyi tek cümlede anlatmak istiyorum…  Saygılarımla