Kadınlar bir ülkenin geleceği, bir toplumu toplum yapan en önemli değerlerdir. Her sene 8 Mart tarihinde dünya genelinde kutlanan Kadınlar Günü’ne şiddet ve istismar mağduru kadınların gölgesi düşse de kutlanmaya devam ediyor. Elbette ki kadınlar her dönem için çok değerli ve önemlidir. 8 Mart tarihi bunu dile getirmenin, çeşitli etkinlikler düzenlemenin ve kadının rolünü hatırlatmanın sadece bir vesilesidir.
             
1857’de Amerika’da çalışma şartlarını protesto etmek için toplanan bir grup kadının bu eylemler esnasında 129’u katledilmiş ve bu sebeple bu tarih ‘Dünya Emekçi Kadınları Anma Günü’dür aslında… Birleşmiş Milletler de 16 Aralık 1977 günü 8 Mart’ı dünya genelinde özel bir gün olarak ilan etmiştir. Ülkemizde ilk defa 1921 senesinde kutlanmaya başlanmış.
             
Üzülerek söylemeliyiz ki dünyanın neredeyse hiçbir yerinde, kadına gereken değer ve önem verilmemektedir. Maalesef bu ülkelerden biri de bizim ülkemiz! Erkeklere verilen hakların çoğu, kadınlardan esirgenmekte. Örneğin, erkek gezer ama kızın gezmesi ayıptır. Erkek sever ama kızın sevmesi günahtır. Erkek okumalı ama kız evinde oturmalı, çocuk doğurmalı, ev işlerini kız yapmalı… Hatta bazen evdeki erkek çocuk kız çocuğundan değerlidir. İşin trajikomik tarafı ise, buna sebep olan çoğu zaman bir annedir. Unutulmamalıdır ki, ailenin sağlık ve mutluluğu, toplumun huzur ve güveni ancak kadınların saygı, sevgi ve adalet görmesiyle mümkündür. Anneler çocuklarını iyi yetiştirmeli, babalar da çocuklarına iyi bir model olmalıdır. Eksik etek, elinin hamuru ile erkek işine karışma… mantığı ile hareket eden eğitimsiz veya eğitimi yanlış almış bir kesim varken kadının işi oldukça zor…

Kadınlar ve erkeklerin fiziksel olarak eşit olmamaları, eşit haklara sahip olmamalarını gerektirmiyor. Eşitlikten kasıt kadının erkek gibi olması, erkeğin kadın gibi olması diye anlaşılmasın. Kadınla erkeğin eşit oldukları sahalar bulunduğu gibi, farklı sahalarda farklı üstünlükleri de vardır.
Son yıllarda ne yazık ki kadına şiddetin her türlüsünü her gün görmekteyiz. Özellikle ülkemizde her sene onlarca kadın cinayeti işleniyor. Vicdandan, akıldan, imandan yoksunlar kadına şiddet uygulayarak, döverek, istismar ederek, öldürerek erkeklik yaptığını düşünüyorlar! Özellikle de eşinden ayrılan kadın eski eşi tarafından fiziksel ve psikolojik saldırılara uğruyor. Kadın ve eşi eğer anlaşamıyorsa medeni bir şekilde ayrılmayı bilmeli. Kadınlara yapılan bunca zalimliğe toplum olarak dur demeliyiz! Bu şiddetin en önemli nedeni eğitimsizlik, bilinçsiz çocuk doğurmak ve yetiştirmek, kötü çevre, aile bireylerinin çocuğa kötü model olması…  Özellikle anneler erkek çocuğu büyütürken çok dikkatli olmalı. Daha küçük yaşta sen erkeksin, istediğini yaparsın gibi algıları çocukların zihnine yerleştirmemeli. Sağlıklı bir aile ortamında güzel ahlaklı yetişmeyen erkek çocuklarından ne iyi bir insan olur, ne iyi bir evlat, ne de iyi bir eş.
             
Yılın sadece bir günü kadınları hatırlamak, onların aile ve toplum üzerindeki değerlerini ön plana çıkarmakla, onların hak ettiği kazanımlar ödenmiş olmaz. Kadın haklarını, insan haklarından ayrı tutmak mümkün değildir. Amaç kadınların ayrıcalıklı haklara sahip olması değil, şiddetin önüne geçilmesi, kadının ezilmesinin, onlara kötü davranılmasının önlenmesidir. Devlet kadına şiddet uygulayan, kadını öldüren canilere en ağır cezayı vermelidir. Kadın annedir, eştir, kardeştir, çocuklarınızdır, sevdiklerinizdir, evine ekmek götüren emekçilerdir.
             
Hiçbir ülkede, hiçbir lider, kadın hakları için Atatürk kadar mücadele vermemiş, Türk kadınına gelişmiş ülkelerden çok daha önce bazı haklara kavuşmasını sağlamıştır. Ve demiştir ki: “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!”