Rastgele yan yana gelmiş bu rakamları düşünelim bugün. Gün be gün artan, her artışında da biraz daha üzüldüğümüz sayı. Sadece sayılara indirgenmiş insan hayatlarını düşünelim. Sadece insan hayatlarını değil, yok olan şehirleri, anıları, belleğimizi, hayvanları, doğayı düşünelim.

10 gün önce gerçekleşen deprem sadece 10 ili etkilemedi. Hepimizin bir arkadaşı, tanıdığı veya yakını oradaydı. Hepimiz etkilendik. Enkaz çalışmalarına giden yakınlarımızdan öğrendik belki de deprem bölgesinde olanları. Ya da sosyal medyalarda dolaşan fotoğraf ve videolardan. Belki de depremi yaşayan kendimizdik. Hepimiz acının bir parçasıydık.

Bitmek bilmeyen bir kaos hakim. Herkesin dilinde ‘’Neden bir düzen yok, nasıl böyle düzensizlik olabilir?’’ şeklinde sorular var. Öfkeliyiz belki de. Yapılmayan çalışmalara, düzensiz yapılan çalışmalara, terk edilmiş olmaya, sahipsizlik hissettiğimiz her ana öfkeliyiz. Doğru bir haber öğrenmek için kırk taklam atmamız gerektiği için öfkeliyiz. Yalan, eksik veya teyit edilmemiş bilgilerle boğuşmak zorunda kaldığımız için öfkeliyiz. Arka fonda müziklerle romantikleştirilen görüntülere öfkeliyiz. İnsanların acısını medya için meta haline getiren insanlara öfkeliyiz.

Üzgünüz. Ne yapacağımızı bilemediğimiz için üzgünüz. İnsanlara nasıl yardım edeceğimizi bilemediğimiz için veya elimiz kolumuz bağlı oturma hissi için üzgünüz. Önlemler alınmadığı için üzgünüz. Müdahale geç yapıldığı veya düzensiz olduğu için üzgünüz. Sorumluların kim olduğunu biliyorken bir şeyler yapamadığımız için üzgünüz.

Hem çok üzgünüz hem çok öfkeliyiz. Sanki içimizde koca bir öküz oturmuş gibi hissediyoruz. Sadece bir şeyler yaparken, insanlara yardım ederken kendimizi iyi hissedebiliyoruz. Maalesef biliyoruz ki biz bir şeyler yapmazsak o insanlar kimsesiz kalacak. Kimsesiz kalma hissini en iyi yine biz biliyoruz. Bundandır belki de çabamız.

10 il ve sadece kayıt edilebilen 35.418 kişi. Sayılara indirgemek bir çözüm olmuyor. Söylenecek çok söz, cevabı beklenen çok soru var. Tüm bunlar önlenebilir miydi? Önlenebiliyorsa neden önlenmedi? Kim veya kimler bunlara engel oldu? Kimlerin bundan çıkarı vardı? Kimlerin izni ve bilgisi vardı? Neden çok geç yardım geldi? Neden plansız müdahale yapıldı? Arama kurtarma devam ederken neden binalara kepçeler girmeye başlandı? Tüm bunların tespiti ve takibi için neler yapıldı? Tüm bu felakette parmağı olan kişiler kendi sorumluluğunu ne kadar aldı? Herkes neden yaptığı tüm işlerin hesabını vermek zorunda hissederken asıl hesap vermesi gerekenler neden sustu? Tüm insanların feryadı boşuna mı oldu, oluyor ve olacak?....

Bitmek bilmeyen sorular var. Hepimiz cevapları biliyoruz belki de. Sadece başımıza bir iş gelmeden nasıl ifade edeceğimizi bilemiyoruz. Çünkü bu duyguları, bu olayları anlatabilecek kelime bulmakta zorlanıyoruz. Ne dersiniz?