Sen diyorlar sana...

Zaman sana uymazsa  sen zamana uy diyorlar...

Ama demiyorlar zamana uymanın başına ne felaketler açacağını Müslüman’ın...

Aslında pek çoğumuz öyle yaptık, zamanı kendimize ayarlamak yerine, kendimizi zamana ayarladık...

Ne yapacaksın zaman böyle dedik...

Kendimizi zamanın kollarına bıraktık...

Evlerimizi sofralarımızı zamana uygun hale getirdik, getirmek için canhıraş çalıştık, gayret gösterdik...

Ve hiç sorgulamadık o sözün İslam’a uygun olup olmadığını...

Sonra kalkıp "ne hallere düştük?" diye, hayıflandık aklımızca...

Bir birimize dertlendik, ama akıl edemedik kendi başımızı kendimizin yaktığını...

İmanımızı zamana ayarladı pek çoğumuz...

Ahlak anlayışımızı da...

Kardeşlik anlayışını da....

Komşuluk anlayışımızı da, alış veriş anlayışımızı da...

Çok yalan söyleyenler olduk, zaman yalansız olmuyor diye...

Evet, aklımız zamana ayarlı, düşüncemiz zamana ayarlı, Müslümanlığımız da, insanlığımız da, hatta merhametimiz vicdanımız da, zamana ayarlı şimdilerde, bazılarımız kabul etmese de...

Birileri bizleri "yani Müslüman ahaliyi" hep kendi kurallarına, kendi sergiledikleri oyunlara ayarlama derdinde...

Ahlak anlayışını insanlık anlayışını Müslümanlık anlayışını da...

Ne yapsalar da, dalını budağını  kırsalar Müslümanların hesabında oldular...

Ve çok hesapları tuttu biliyor musunuz? Pek çoğumuz kafirlerin müşriklerin, batılı kafaların düşündükleri gibi düşünür olduk...

Onlar gibi yer, onlar gibi yatar, onlar gibi konuşur olduk...

Dilimizi dinimizi yok saydık, çoğu zaman...

Evet farkında mıyız bilmem düşlerimizi kırdılar...

Kolumuzu kanadımızı kırdılar, dik duran yanlarımızı eğip büktüler...

Ve bu eğilip bükülmek çoğumuzun hoşuna da gitti...

Kırdılar işte, biz kabul edelim etmeyelim, dalını budağını kırdılar Müslümanların, ışığını söndürdüler, iyi yanlarını azalttılar, yüreklerimizi kirlettiler...

Neye niçin iman ettiğini bilmez halde Müslüman ahalinin pek çoğu...

Ama nedense yine hep din konuşanlar, iman deyip duranlar, namaz abdest deyip duranlar o kolu kanadı kırıklar, o zamana ayak uydurmak da sakınca görmeyenler, oğullarını kızlarını zamana uygun yetiştirmeye çalışanlar ve bunun için bahaneler uyduranlar da onlar...

Oğullarının kızlarının kayboluşlarını görmek istemeyenler, ama söz edenler İslam dan filan...

Ne çok kandırıyor insan kendini, ne çok kandırıyor Müslüman kendini...

Ve işlediği günahlara ne çok bahane buluyor...

Ve nasılda utanmazca cennetten söz ediyor insan?

İnsan kendine yazık etti...

İnsan en çok kendine yalan söyledi...

Günümüz Müslüman’ı oğullarına kızlarına yazık etti, ama hep sandı onlara iyilik yaptığını...

Kurtuluş sandı oğlunun kızının kaliteli bir okul bitirdiğini  görünce...

Rızık korkusu için çocuklarınızın  hayatını yok etmeyin, onlara kıymayın ayetleri duyulmaz oldu Müslümanlar arasında...

Yani kendimizi, aklımızı düşüncemizi,imanımızı ahlak anlayışımızı zamana uydurunca , kaybettiğimiz değerleri hesaba katmaz olduk...

Bu evlere İslam girmez, çünkü evlerimiz İslam değil, sofralarımızın bereketi yok, çünkü İslamca sofralar kurmuyorlar Müslüman ahali...

Sofralarımızda açlar yoksullar ihtiyaç sahipleri yetimler yoklar...

Onların olmadığı sofraların bereketinin olmayacağını söyler aziz kitap Kur'an...

Kulak verseydik duyacaktık Muhammed Mustafa'nın da öyle dediğini...

Dünyanın en güzel dili olan dilimize kıydık...

Geleneklerimize kıydık, ahlakımıza kıydık, sahip olduğumuz ahlak ne kitabi, ne insani, ne Muhammedi...

Birileri sana "zaman sana uymazsa, sen zamana uy" demişse de, bunu yapmayalım aziz insan...

Biz kendimizce sınırlar koymayalım, bize düşen Allah'ın çizdiği sınırlara uygun yaşamak...

O sınırlardan oynattığımız her taş, bir felaket olarak dönecektir insana...

Üç günlük dünya deniyor ya hani, üç günlük dünya da değmez bu işler...

Bu günde bunları demiş olalım...

İyidir felanca  parti böyle, filanca parti böyle demekten...

Hoşça kal ey insan...

Aziz Allah iyilikler ihsan etsin sana...