Tüm insanlık can derdinde, yaşamak için mücadele veriyor. Bu bir savaş! İnsanın insanla, devletlerin devletlerle savaşı değil! Küçük, gözle görülemeyen bir canlıya karşı verilen savaş! Tüm insanlığın ortak savaşı! Kendisi küçük,  yaptığı tahribat büyük olan canlının varlığına hep birlikte son verme savaşı. Artık devletler birbirleriyle yapmakta oldukları savaşı erteleyip bu virüsle ortaklaşa bir savaşı yürütüyorlar. Bu açıdan bakınca “Ne güzel!” demek geliyor insanın içinden. Keşke hep böyle olsa!
          Korona virüsünün insanlığa bir ders verdiği aşikar. Tüm insanlık ortak bir amaç için mücadele ediyor. Yaşamak savaşı! Amaçlar, hedefler, yapılan çalışmalar, izlenen metotlar, alınan önlemler ortak. Hep aynı hedefe odaklanılmış. Mutlaka bir çare bulunacak. Zaman istiyor… Ortaya çıkan tabloya dikkatle bakıldığında görülüyor ki, birbirine düşman olan insanlık, kendisi tehdit altına girince ortak düşmanı yok etmek için dünyanın herhangi bir ülkesinden gelecek mucize ilacı ve o sevindirici haberi bekliyor.
          Merak edilen, Korona-2 küresel bir insanlık anlayışı ve felsefesi oluşturabilecek mi? Ş u haliyle bütün dinleri etkiledi. Avrupa’da kiliseler, Türkiye’de camiler, İslam’ın kalbi Kabe’de umre ziyaretleri yasaklandı. Bunu en kanlı savaşlar bile başaramamıştı. Korona virüsü her dinin müminlerini evlerine hapsederek kutsalları ile aralarına mesafeler koydu. Artık Vatikan’da bile Papa milyonları katedralin önünde toplayıp vaaz veremiyor, bu ayinleri erteledi. Düşünebiliyor musunuz; Papa’ya bunu yaptıran küçücük bir canlı! Mikroskopla dahi görülemeyen bir virüs! Biyolojik bir varlık! 
          Sadece bir tek virüs! İnsan düşündükçe dehşete kapılıyor, panikliyor; ya aynı anda on farklı virüs ortaya çıksaydı halimiz ne olurdu? Böylesi dehşet verici bir tabloyu yaşamamak için hem birey olarak hem tüm insanlık olarak yapmamız gerekenler var. Birey olarak; yapılan uyarılara uymak, söylenenlere riayet etmek, temizliğe azami ölçülerde dikkat etmek, evde kalıp mecburi olmadıkça dışarı çıkmamak; ihtiyaç için dışarı çıktığımızda fiziksel mesafeye dikkat etmek…gibi önlemleri almalıyız. Bu, kendi sağlığımız için olduğu kadar başkalarının sağlığına da gösterdiğimiz saygı ve anlayışın gereğidir. Yaşamak ve yaşatmak yüce bir düşüncedir. Yaşama hakkı kutsaldır. Bu kutsala sahip çıkmak, saygı duymak uygar insan davranışıdır.
          Yaşadıklarımızdan bir ders almamız gerekir. Bir virüs ortaya çıkıp bütün zevklerimizi, bütün yaşam standartlarımızı işlevsiz kılabiliyor. Bir çaresizliğin girdabında kıvranıp duruyoruz. O halde yapılan bütün yanlışları durdurmalıyız. Eko sistemin bozulmamasına özen göstermeliyiz. Eko sistemi koruyalım ki, bizi tehdit edecek virüsleri üretmesin. Unutmayalım ki, kendisine yapılan yanlışları doğa affetmez, intikamını korkunç bir şekilde alır. Doğaya yapacağımız her tahribatın faturasını tüm insanlık çok ağır bir bedelle ödüyor.
          Bu virüs belası nasıl tüm devletleri ve milletleri ortak bir mücadeleye sevk ettiyse, bu bela def edildikten sonra da devletlerin her konuda insana ve insanlığa hizmet etmek gibi ortak bir amaç etrafında birliktelerinin devamını dileyelim. Tekrar “virüs öncesine” dönülmesin. Devletlerin ortak menfaatleri,  insanlığın ortak çıkarları öncelikli olsun. Bazı devletlerin bünyesine bir virüs gibi yerleşmiş olan emperyalist düşünce ortadan kalksın; tüm insanlığa hizmet etmek amaç olsun. Virüs sayesinde kazandığımız barış ve birliktelik daim olsun. Çıkarlar için insanlar öldürülmesin,  devletlerin içine nifak tohumları ekilmesin, kan ve gözyaşları dinsin; insanlık gerçek huzura kavuşsun. Gerçek hukuk ve gerçek adalet sosyal hayatta egemen olsun. Sağlık ve barış dolu bir dünya dileklerimle…