Yine bir soru gibi olsun bu yazı da...

Aslında hep sorusu olmalı insanın kendine dünya hayatında, yoksa çok kirlenir...

Olmalı ki, kendini kontrol edebilsin, kendini hesaba çekebilsin, iyi insanlardan olma gayreti olsun...

Kendini kendi yapıp ettiklerini gözden geçirmeyenler, geçiremeyenler "biz hep doğru yaparız" diyen bencil kişilerdir, ve onların her daim zararları olmuştur insana, yaşadıkları topluma ve yaşadıkları şehirlere...

Yani kimseye faydası olmayan kişilerdir bencil kişilerin çoğu...

Haydi o günleri hatırlayalım...

Şöyle biraz Aziz elçinin ilk günlerine gidelim, kalbimizi de yanımıza alıp...

Evet,Peygamberimiz Hazreti Muhammed kendisine vahiy gönderilip insanlara, yani  Mekke ahalisine  "bir olan Allah'tan, ve Onun emirlerinden  gönderilen ayetlerin ne dediğinden söz edip anlatınca"  o günün ahalisinin pek çoğu sen delirmişsin, sen sapıtmış sın, sen aklını kaçırmış sın, sen büyülenmiş sin demişlerdi...

Çünkü Allah'ın elçisinin söyledikleri, anlattıkları onların çoğunun hiç işine gelmiyordu...

İşlerine gelmiyordu varsıl adamların hiç birinin yoksullardan yetimlerden ihtiyaç sahiplerinden söz edilmesi...

Ey insanlar "bu köleleriniz var ya, bu köleleriniz" Allah'ın indinde sizinle aynı, ve yine İslama göre sizin kardeşleriniz denmesi, servet ve güç sahiplerinin canını sıkıyordu...

Şimdi diyorlardı Muhammed Mustafa ya "şimdi biz, Allah'ın yanında ya da başka yerlerde" bu köleler ile  aynı safta mı olacağız diyorlardı, sormakla kalmıyorlar, biz sana asla uymayız diyorlardı Hazreti Muhammed'e binler selam olsun...

İşlerine gelmiyordu "komşusu açken sabahlayanların iman etmemiş" olacağını söylemek...

Ama Hazret Muhammed bunu hep demeye devam etti... 

Diyordu ki Peygamber "Sahip olduğunuzu sandığınız şeylerde, olmayanların hakkı vardır, elinizde bulunan mallardan servetten paradan ihtiyacınız dışında ne varsa" infak edip vermeniz gerekir diyordu, ama onların işine gelmiyordu...

İnsanların hür olduğunu duymak işlerine gelmiyordu mesela o günün güç sahiplerinin...

İşlerine gelmiyordu "çalışanların hakkını verin, işçilerin hakkını alın teri kurumadan verin, vermelisiniz" denmesi onların...

Asla yalan söylemeyin hile yapmayın, zina yapmayın hele kadınlara iftira atmayın, onları incitmeyin denmesi çoğunun işine gelmiyordu, o günkü varsıl ve zalim adamların da....

Kendiniz için istediğiniz bir şeyi, başka insanlar, mümin kardeşleriniz içinde istemelisiniz denmesi canlarını sıkıyordu onların....

Sizin en hayırlınız, en takvanız, kendisi Allah'a en yakın olanınızdır denmesi de...

Komşularınızı üzecek insanları üzecek bir davranışta bulunmanız doğru değildir, bunların bir hesabı vardır, bunlar kul hakkıdır denmesi morallerini bozuyordu, o günde servet düşkünü iki yüzlülerin...

Komşunuzdan izin almadan, onun evini gölgede bırakacak evler yapmak bir haksızlık denmesi de öyle...

Yani aziz Peygamberin söylediği "böyle böyle olmalısınız dediği" bir çok söz onları öfkelendiriyordu...

Çok uzatmanın bir manası yok...

Şimdi pek çoğumuz Hazreti Muhammedi sevmekten söz edip duruyoruz ya, mesela şimdi gelseydi Peygamber, ve deseydi bize "kimi kardeşlerinizin oturacak evleri yokken, bu lüks bu ihtişamlı evlerde oturmanız, kimi kardeşleriniz işsiz güçsüz iken evinde ekmek yokken" sizin bunca israf etmeniz sofralarınızı bu kadar zengin kılmanız doğru değil deseydi mesela...

Faizin azı da çoğu da bir deseydi ya da...

Sokağınızdaki kimi kadınların orospuluk yapmak zorunda olmalarından sorumlusunuz filan deseydi...Bu ne iş ey millet "kiminiz neden kiminizin hakkını gasp ediyorsunuz, neden hakkını vermiyorsunuz işçinin çalışanın?" deseydi, bu asla İslamca bir davranış değil deseydi...

Sokağınızda bulunan bu yetimlerden sorumlusunuz şu yaşlı kadının sofrasında ekmek olmamasından da sorumlusunu deseydi...

Deseydi başka başka şeyler, bu ağaçları neden kestiniz, neden kestiniz kuşların yuva yapacağı dalları, neden bu evler bu kadar yüksek filan, acaba kaçımız doğru söylüyorsun ya Muhammed derdik?

Veya kaçımız "sen delirmişsin sen aklını kaçırmışsın, sen bir mecnun sun" demezdik acaba...

Yok yok demezdik demek kolay, hele bir düşünelim önce...

Bu bankalar sokağında oturarak Onu tasdik etmenin, sen doğru söylüyorsun demenin kolay olmadığını anlayacağız aslında...

Hele köle gibi çalıştırılan insanların var olduğu bu kentlerde kimilerinin "sen doğru söylüyorsun" demesi mümkün mü sizce...

Evsiz barksız insanların var olduğu, evine ekmek götüremeyen insanların çok olduğu, bu kentlerde Peygamberin sözlerini kaç kişi tasdik eder? Eder gibi yapsa bu bir iki yüzlülük olmaz mı?

Neyse bu gün, bu hatırlatmalar yeter kendimize...

Zaman kardeşlerim zaman, bir birimizin elinden tutma bir birimize insanca kardeşçe yanaşma zamanı....

İyi ve yeni sözler etme zamanı bir birimize...

Aziz Allah hepimizin elinden tutsun, yolunu aydınlık kılsın...