Son günlerde siyasetçilerimiz üretim ekonomisine geçmemiz gerektiğini vurguluyorlar.

Katma değerinin yüksek olması için markalaşmaya önem vermemiz gerektiğini söylüyorlar.

30 yıla yakın tarımsal üretim yapan bir kişi olarak bu değerlendirmelerin çok önemli olduğuna inanıyorum. 

Süs bitkileri üreticilerinin kurduğu bir derneğin başkanlığı yapıyorum.

Sektörümüzün üretim gücünü artırmak ve dünyaya bitki satmanın yollarını arıyoruz. 

Fakat bizlerin bireysel olarak istemesinin yetmediğini görüyoruz.

Bunun ancak devletin kuracağı bir sistem sayesinde dünya kalitesinde ürün üretip satabileceğimizi görüyoruz. 

Hepimizin dilinden düşürmediği  Konya büyüklüğündeki Hollanda neden  tarımsal üretimde çok başarılı.  

İsterseniz şöyle bir bakalım. 

Önce altın üçgen dediğimiz, üniversite -devlet-üretici ilişkisini oluşturmuşlar.

Devlet üniversiteye bölgesindeki üretilen ürünlerle ilgili araştırmalar yapma görevi veriyor. Yani bizde olduğu gibi üniversiteyi sadece öğrenci sayısı ile ekonomiye katkı yapmasını istemiyorlar. 

Üreticilerin ihtiyacı olan dünyada ne kadar bilgi varsa onu üreticinin ayağına getirme görevi veriyor. 

Bu sayede üreticinin üniversitenin sahip olduğu bilgiye ulaşması sağlanıyor.

Devlet ne yapıyor?

Üreticilerin bireysel olarak üretim yapmasına müsaade etmiyor. 

Bölgesel kooperatifler altında üretim yapmasını yasal zorunluluk haline getiriyor. 

Devlet üreticiler üzerinden değil kooperatifler üzerinden üretimi planlıyor, teşvikler, hibeler veriyor.

Kooperatifler devletle birlikte çalışarak ürün seçimi, miktarı kalitesi pazarlama sorunları, üretim maliyetleri gibi konularda ortak çalışma içine giriyor.

Üreticinin düşük maliyetle üretim yapması sağlanıyor.

Üreticinin kazanması ve işini büyütmesi hedefleniyor 

Üretici ne yapıyor?

Üyesi olduğu kooperatifle birlikte üretim programını yapıyor. 

Kullanacağı ham maddeyi en ucuza kooperatif üzerinden alıyor. 

İhtiyacı olan bilgiyi en yakın üniversitedeki akademisyenlerden alarak üretimine başlıyor.

İhtiyacı olan aletleri kooperatifin makine parkından kullanıyor. 

Her aleti almak zorunda kalmıyor. 

Ürettiği ürünlerin kalitesi kooperatifin teknik elemanlarınca denetleniyor.

Kaynakların israf edilmesi önleniyor.

Devlet sitem kuruyor.  Hedef gösteriyor. Finansını yönlendiriyor.

Üniversite üreticinin ihtiyacı olan bilgiyi üretiyor. 

Üretici devleti ve üniversiteyi arkasına alarak ürününü üretiyor.

Kooperatifin oluşturduğu satış kanallarına ürünü sevk ediyor. 

Ürünün bedeli kooperatif tarafından hesabına yatırıyor.

**

Bu organizasyon Hollanda’ya tarımsal üretimde başarı getiriyor. 

Hollanda’nın 2016 yılındaki tarım ihracatı 85 milyar Euro. 

Türkiye’nin tarım ihracatı ise 17,1 miyara Euro oldu. 

Hollanda, ABD’den sora dünyanın ikinci en büyük tarım ihracatını yapan ülkesi. 

Demek ki bize öğretildiği gibi serbest piyasa ekonomisi milletin kafasına göre takıldığı bir sistem değil.

Devlet tarımsal üretimi artırmak için bir sistem kuruyor.

Tarım sektörü, kırsal bölgelerimizdeki arazi potansiyelini, iklim avantajını kullanan, istihdam sağlayan, şehirlere göçü önleyen stratejik bir sektördür 

Hollanda örneğinde olduğu gibi devletin hedef gösteren bir planlamacı olarak sistemi kurması zaruridir.

Devlet desteği olmadan üretimin artmasının söz edemeyiz. 

Konya büyüklüğünde bir ülkenin tarım başarısı altın üçgenin kurulması ile mümkün olmuştur.

Bu gün olduğu gibi bireysel gayretler ile yapılan tarımsal üretim sürdürülebilir değildir.

Üretici bir organizasyonun parçası yapılmaz ise sahipsiz kalır,

Yeterli üretim aletlerine sahip olamaz.

Yeterli teknik bilgiye ulaşamaz.

Ürettiği ürünün halk sağlığı açısından riskler içerme tehlikesi barındırır.

Yani bu sitemde üretici para kazanamaz. 

Bütün riskleri alan üretici bu yükü taşıyamaz. 

Herkes kazanırken, üretici ve tüketici hep kaybeden olur.