Geçen hafta ziyaretime  gelen, ALKÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi çok değerli hocamız, Dr. İshak Suat  Övey ile son hafta yazdığım köşe yazımla ilgili olarak muhabbete koyulduk. Özellikle çok iyi bir konuya değindiğimi ve benimle aynı düşündüğünü,duygularına tercüman olduğumu belirterek tebrik etti.Köşemde bu tarz toplumsal konuları gündeme getirerek farkındalık oluşturmamı çok doğru bulduğunu ve hatta  bir yazımda, teknoloji bağımlılığı ile ilgili bir konuyu  işlememin de çok faydalı olacağını söyledi!Ben de kendisine,”Bir bilim adamı olarak,  bu konuyla ilgili görüşlerini sordum”, ve bu haftaki yazımı  çok değerli hocamın da büyük katkılarıyla, bu çerçevede oluşturmaya çalışacağım…

Teknoloji Bağımlılığı nedir?

Teknoloji bağımlılığını tanımlamadan önce, bağımlılığı tanımlamak gerekir diye düşünüyorum. 

Bağımlılık; çoğunlukla kişinin kullandığı bir madde/nesne veya yaptığı bir eylem tarafından ruh halinin belirli bir süre değişimi, geçici süre ile mutlu olma olgusuna dayalı bu eylemin önlenemez tekrarıdır. Bunlara örnek verecek olursak sigara, alkol, esrar gibi maddeler aklımıza ilk gelenlerdir.

Teknoloji bağımlılığı ise kişinin teknolojik cihazlar vasıtasıyla oyun, mesajlaşma programları, sosyal medya, online alışveriş, haber sitelerinin takibi veya online kumar sitelerini ziyaret ederek geçici mutluluk-heyecan olgusuyla vaktin ne kadar hızlı geçtiğinin farkına varılamaması durumudur.  

Teknoloji Bağımlılığı neleri etkiler?

Yaşamı kolaylaştıran teknolojinin bir araçtan amaca dönüştüğü aşırı kullanım biçimi; sosyal ilişkiler başta olmak üzere, eğitim hayatı, iş hayatı, aile içi ve toplumda iletişim bozukluğu, fiziksel ve psikolojik sağlık gibi çeşitli alanlardaki yetilerimizi önemli ölçüde bozabilmektedir. Teknolojinin kişi için öncelik haline geldiği bir durumda, gerçek hayata, dünyaya uyum azalmakta ve bağımlılığın kapıları da aralanmaktadır.

Teknoloji Bağımlılığının Nedenleri Nelerdir?

Bağımlı bir arkadaş, çevresinin içerisinde bulunmak, merak duygusunu kontrol edememek, sosyal ilişki kuramamak ya da kurarken güçlük çekmek, can sıkıntısı ve yapacak daha iyi bir şey bulamamak, aşırı içe kapanıklık, kişinin hayatta doğru bir hedef bulamaması, özgüven eksikliği, gerçek hayatta yapılabileceklerini bilmemek, bağımlılığın sonuçlarını bilmemek veya  önemsememek gibi nedenler sayılabilir.

Bu durumu iki şekilde ele alabiliriz; Birincisi çocuklarda, ikincisi de yetişkinlerdeki teknoloji bağımlılığıdır… Bugün sanırım genç veya orta yaş grubunda olup da cep telefonu veya bilgisayar kullanmayan birey neredeyse yok gibidir. Tabii, günümüzde insanlar artık akıllı telefonlar vasıtasıyla, bilgisayarda yapacağı birçok eylemi de cep telefonları ile gerçekleştirebilmektedirler.

Ama üzülerek söylemek gerekirse, cep telefonlarını gündelik yapmamız gereken işlerden ziyade vakit geçirme aracı olarak kullanıyoruz. Evde, caddede, trafikte her yerde hayatı cep telefonu ile yaşayan bir millet haline geldik. Maalesef sanal dünya, sanal arkadaşlıklar, gerçek dostlukların, gerçek ve samimi diyalogların yerini almış durumda artık! Bu durum, aynı evde yaşayan anne, baba ve çocuklar arasında da farklı değil! Nerede o eski aileler? Anne babanın çocuklarıyla saatlerce ilgilendiği, onların küçücük dünyalarına ışık saçtığı, hafta sonlarında çocuklarıyla birlikte vakit geçiren, kendilerini çocuklarına adayan aileler… Bir çocuk düşünün, anne ve baba ilgisizliğiyle büyümüş, devamlı anne ve babasını rahatsız etmemesi için eline cep telefonu verilmiş bir çocuk! Her ağladığında susması için veya kendilerini rahatsız etmemesi için eline telefon verilen bir çocuk!

Bu konuda yapılmış birçok bilimsel çalışma gösteriyor ki bugün 1-1,5 yaşından itibaren ne yazık ki toplumumuzda bilinçsiz anne ve babalar tarafından çocuklarının eline cep telefonu veya tablet verilmesine bağlı çocukta fizyolojik sorunlar oluşabilmektedir. İlk başta henüz yürümeye dahi başlamamış minicik ve hassas bedenler radyasyona maruz bırakılarak çocuk yaşta kansere yakalanma riski ile karşı karşıya bırakılıyorlar. Ayrıca çocuk yaşta görme problemleri, şişmanlık (obezite), hareket kısıtlılığının getirdiği kas ve eklem problemleri, uyku kalitesinde bozulmalar ve uykuya dalış sorunları, kamburluk-iskelet bozuklukları da diğer sorunlar arasındadır. 

Yine çocuklarda da teknoloji ve internet bağımlılığının, fizyolojik etkilerinin yanı sıra psikolojik yan etkileri de görülmektedir. Çocukların, çok uzun süreler internette ve teknolojik cihazların başında vakit geçirmesi durumunda, dışarıdan izole bir hale gelir. İlişkileri ve sosyalliği çok azalır. Zaman içinde içine kapanık ve özgüveni düşük bir çocuk haline gelebilir…

Bağımlılıkların temelinde beyinde salgılanan “dopamin” adlı kimyasal yatar. Dopamin, kendimizi iyi hissettiren bir kimyasaldır. Beyindeki limbik sistem, dopamin salgılayarak bizi ödüllendirir. Düşünme, hareket etme, uyku, dikkat, motivasyon, ruh hali vb. davranışlarda dopaminin etkili olduğu bilinmektedir. Ödül merkezinin uyarılmış olması, beynin bu maddeyi ya da aktiviteyi tekrar istemesine sebep olur.Uyaran sebep etkisini azaltmaya başladığında beyin tekrar aynı uyarıyı ve dopamini ister. Bu sebeple ağrı, depresyon, stres gibi yoksunluk belirtileri göstermeye başlarız. İşte günümüzde de çocuğundan erişkinine evde, sokakta, trafikte biz insanların kavgacı ve agresif ruh haline bürünmesi, toplumsal olarak bir tahammülsüzlüğümüzün olmasının altında yatan başlıca nedenlerden birisidir teknoloji bağımlılığı.

Yine tablet veya cep telefonlarındaki hızlı görselliği beynimizin algılama çabası ve yakın mesafeden gözümüze temas eden mavi ışık beynimizin ilgili yerlerini uzun süre uyarmakta, bu nedenle beynimiz hiç olmadığı kadar meşgul olmaktadır. Aynı anda birçok şeyi algılamaya çalışan beynimizde, stres hormonu olan kortizol ve adrenalin salınımının artışına neden olarak, beynimizin aşırı uyarılmasına ve dağınık düşüncelere; karamsarlığa, uykusuzluğa neden olmaktadır. Bu çocuklarımızda da yetişkinlerde de görülen bir durumdur.

Peki Teknoloji bağımlılığından korunmak için ne yapmalıyız?

Cevap kısa ve oldukça net. Sosyalleşmeliyiz! Başta anne babalar sosyalleşmeli. Aile olma olgusuyla yeniden tanışmalı, gezmeli, spor yapmalı, yeni sosyal beceriler keşfetmeye çalışmalı, arkadaşlarıyla buluşmalı, büyük bir hevesle alıp rafa kaldırdığımız kitapları tekrar elimize alıp okumalı, çocuklarımıza iyi birer örnek olmalıyız. Bu konuda ilk adımı biz yetişkinler olarak, teknolojik cihaz kullanım süresine makul bir zaman sınırlaması getirerek başlamalıyız ve kendimize hedef koymalıyız. Çocuklarımız için ise tamamen yasaklamaktan ziyade, uzmanlara göre değişkenlik göstermekle beraber, ödev araştırmaları haricinde hafta sonları veya belirli günlerde sınırlı süre ile teknolojik cihaz kullanım hakkı verilebilir. Çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini destekleyin, onları bir araya getirecek aktiviteler planlayın. Eğer bunu  başaramıyorsak , muhakkak  bir uzmandan bu konuda destek almalıyız.Çünkü mutlu,huzurlu ve bilinçli aile ortamında yetişmiş çocuklar bizim en önemli sermayemizdir…