Bir kere daha belirtelim, yazıp söylediklerimiz, ülkesi adına  inandığı dini adına, yaşadığı şehirler adına, sonra yoksullar adına yetimler adına, derdi olanlaradır...

Onlar ile tanış biliş olmak, onlar ile konuşmak, dertleşmek paylaşmak umudu yüreğimizde topladıklarımız...

Kimisi manav, kimisi bakkal, kimisi çay ocağı işleticisi, kimisi ev yemekleri yapıp satan kadınlar…

Ama her birinin bir başka aydınlık yüreği...

İlk önce onlar ile muhabbetimiz, onların gözü bakmak istediğimiz önce...

Çünkü onlardan çok tanıdım, beni gördükleri zaman "hocam bu sensin!"  bu yazılar senin diyen...

İnan kimi zamanlar işlerimi erteleyerek okuyorum yazdıklarını diyenler...

Bir çoğu feleğin vurgununu yemiş, ama kimseyi incitmeyen...

Bu ülkenin güzel insanları her biri, onlara yazmayı, onları dinlemeyi, onlar ile konuşmayı çok seviyorum, huzur veriyorlar insana...

Kentin aydınlık yüzü onlar...

Kalpleri kocaman, elleri bereketli, sözleri umut yüklü...

Kusura bakmasınlar, mesela otelciler, mesela bankacılar, dövizciler büyük iş yeri sahipleri, aynı yakınlığı göstermeyi beceremiyorlar insanlara...

İnsanı sevmeyi beceremiyorlar, diyeceğim de, insanı sevmek akıllarına düşmüyor...

Dağların kucağına  köşkler yaptırırlar ama, denizleri işgal ederler, ormanları yağma...

Neden demeyelim bunu, gerçek bu iken...

İnsanlar ile aralarında duvarlar örülü sanki çoğunun...

En büyük mutlulukları camların arkasından dışarısını seyretmek, ve pahalı araba muhabbetleri kendi aralarında...

Pek çoğunun umurunda değildir, kuşların yok olması, sokakların kuş sesine hasret kalması...

Akıllarına düşmez, kuş sesinin çocuk sesinin olmadığı kentlerde yaşamanın bir cehennem oluşu...

Neyse insan kardeşim...

Mesela o güzel insanlardan biri de, sen ol...

Ülkemiz adına yaşadığımız şehirler adına, veya Aziz İslam adına derdi olanlardan sın...

Öyle düşün kendini...

Ben iyilerden olmalıyım, ben yoksulların yanında olanlardan olmalıyım, ben kimsesizlerin yanın da, olanlardan olmalıyım de, kendine...

Hani pek çoğu, hatta biz kendimiz bile, şikayet edip duruyoruz ya kendi kendimize...

Neden  bu kadar haksızlık adaletsizlik var, denip duruluyor ya...

Bu yoksulların hali ne olacak, evine ekmek götüremeyen babaların hali ne olacak, sokak çocuklarının hali ne olacak denip duruluyor ya...

Ve bütün beklentiler daha çok, başka insanlardan ya, böyle zamanlarda...

Belki biraz haklısın da, ama başkasından beklediklerimizi önce kendimiz yapalım derim ben, eğer beni dinlersen...

Eğer tek başına bir şey yapanlardan değilsek, başkalarıyla da, bir şey yapamayız, bilelim bunu...

Kimse iyilik yapanlardan olmasa mesela, biz iyilerden iyilik yapanlardan olalım...

Tek başına bir yoksulun bir yetimin ayağına gidenlerden olalım...

Tek başına olsun, bir ihtiyaç sahibinin yanında olalım gücümüz kadar...

Bir açın karnını doyuralım mesela, bir yetim çocuğa bir ayakkabı almaya çalışalım...

Kuşlara yem atalım, tek başına, kedilere mama verelim...

Çaresiz kalmış bir babanın "bir günlük olsun" ihtiyacını giderelim, kimse bilmesin bunu...

Tek başına bir şey olmak zorundasın, yüreğin varsa...

Haydi hoşça kal...

İyilik ve hayır içinde kal...