Bunları yazarken muradımız kimseyi incitmek değil, kimseye senin buralarda ne işin var, diye sormak da… 

Ama ülkemiz de siyasetin, siyaset insanlarının sicili çok temiz değil eski zamanlardan bu yana…

Ne siyasetçiler, ne siyaset insanları gördü bu ahali kendilerini kandıran, kendilerine yalan söyleyen, kimi çıkarları için o partiden o partiye koşan… 

Bir bakanlık sözü alan kimi kişilerin ne numaralar, ne alçak fırıldaklıklar çevirdiklerini de, eski zamanlarda…

Mesela insanın hiç aklından çıkmıyor, bir zamanlar yaşanan Güneş Motel pazarlıkları… 

Hani Ecevit kumar borcu olmayan on bir kişi arıyorum demişti de, on iki kişi partilerinden istifa etmişlerdi ve bunlardan on biri bakan yapılmıştı…

Ne alçak, ne pis işlerdi bunlara, ama demedi kimse onlara “Bu yaptığınız alçaklık” diye…

Böyle şeyler her zaman olagelmiştir, olmaya da devam ediyor… 

Şimdi kim hayır “yok öyle şeyler” diyebilir, mesela Belediyelerde böyle pazarlıklar hesaplar yapılmadığını? Az mı dedi kodu var ahali arasında şu otelin üst katları şu para karşılığında ruhsatlandı diye…

Bu dedikodular ülkemizin dört bir yanında yaygın ahali arasında, ama nasılsa çoğu kere dedi kodu olarak kalıyor bu işler…

Kolay kolay kimseden hesap sorulmadığı bir ülke haline getirildi ülke, hele siyaset insanlarından hiç hesap sorulmadı, kimi zaman soruluyor gibi yapılsa, herkes biliyor her şeyin onlar için yolunda gittiğini…

Büyük savurganlık, büyük talan olan yerlerin başında gelmek de belediyeler ülkenin her yerinde… 

Kimin ne yaptığı çok bilinmeyen, kapısında müdür yazan odaların çok fazla olduğu, ama ne iş yapar bu müdürler hiç de belli değil…

Adamlar servetlerini ikiye üçe katlıyorlar, ama çıkıp birileri “Bunları nasıl edin?” diyemiyor… 

Nasıl densinler ki, demesi gerekenler de onlardan, demesi gerekenler de taksimden pay kapma peşinde olanlardan… 

Ahaliye gelince, onu kimse dinlemiyor zaten, onu seçim zamanlarında hatırlıyor efendiler… Ne yazık ahali de, çok kavramış anlamış değil,  bu kadar çok, bu kadar kötü kandırıldığını…

Yüzüne gülene gülen insanlar… 

Her şeye rağmen en temiz kalan yanı ülkenin ahali, kovulduğu, değer verilmediği kapıyı kutsayan, o kapıda beklemeyi nimet bilen kendisi için…

Sorumuza, sorularımıza gelince…

Diyoruz ki Belediye başkanı adaylarına “hangi partiden olurlarsa olsunlar” her birine soralım diyoruz, “Sahi siz bu şehri bu şehrin insanlarını sevdiğiniz için mi, bu şehre bu insanlara hizmet edeyim” diye mi varsınız, yoksa kafanız da başka hesaplar mı var?

Bu hizmet aşkınızın bir neden var mı, varsa ne? Daha önceki hayatınızda hangi hizmetlerde bulundunuz bu şehre, bu şehir de bir yaşayan olarak… 

Daha önce de insanları kucaklayan insanları seven birimiydiniz, zengin yoksul fakir demeden?

Son soru olsun… 

Belediye başkanı seçildiğiniz de, yalnız bu şehir, şehir ahalisi için çalışacağınızdan emin misiniz? Ve söz diyor musunuz, kendi çıkarlarınızı önde tutmayacağınıza ve servetinizi çoğaltmayacağınıza?

Kolay gelsin o zaman… 

Yolunuz aydınlık olsun…