Siyaset ve siyasetçiler üstüne yazmanın bir faydası olmuyor, eğer doğru şeyler yazıyorsan...

Arkadaşlar kendi yanlış ve eksiklerini bile alkışlayacak yalaka kişiler istiyorlar etraflarında...

Ülkede bu böyle, sonra yaşadığımız şehirler de de, bu şehir de de...

Kimse kimsenin yüzüne bir şey söylemese de, bunun böyle olduğunu aslında herkes biliyor...

Siyasetçisi gazetecisi yazarı muhabiri, ve hatta esnafı biliyor, kimi dolapların nasıl döndüğünü...

Sonra da doğruluk dürüstlük kalmadı diye ahkam kesiyor kimileri...

Başkalarının dürüst ve doğru olmasını isteyenler, önce kendileri dürüst ve doğru kişiler olmalılar...

Kendinizde olmayanları, kendi yapmadıklarınızı başka insanlardan istemeyin, der aziz İslam...

Ama kimin umurunda İslamın böyle dediği, hem zaten İslam neresinde  bu sokakların?

İslamın hayat bulduğu yerlerde, insanların hayatları arasında bu kadar uçurum mu olur? Neden kandırır kimileri kendilerini, bazı bahanelere sığınarak, İslam dan söz ederek...

O parti, bu parti demeden, arkadaşlardan birinin bir yanlışı gündeme taşısan, veya söylesen  "bak kardeş bu iş doğru değil" desen, seni bir başka partili olmakla suçlayarak işin içinden çıkabiliyorlar...

Kendilerine dönüp bakmayı akıllarından bile geçirmek istemiyor, çünkü kendilerini o şehrin en seçkin insanı sanıyor çokları...

Kimse kusura bakmasın bu gün siyasetçilerimiz, siyaset adına söz edenler, taraf olup yazanlar çizenler konuşanlar, genel de, halkın gerisinde kalmış kişiler...

Halkın bildiği bir çok şeyi bilmeyenler çoğu...

Siyasette önde görünmeleri, birazda haddini bilmeyişlerinden...

Ben bu işi yapmaya ehil miyim, diye kendini gözden geçirmeden "ben herkesten daha iyi yaparım" diye öne atılmasından, kimilerinin orada bulunması...

Kendilerince çıkar hesaplarının uyuşması...

Konuyu bu şehre has kılalım...

Mesela şimdi partilerimizin  ilçe yönetimlerinde görev almış, veya görev verilmiş arkadaşların durumlarına, hareketlerine konuşmalarına insanlar ile olan ilişkilerine baktığımız zaman, hatta yoldaki yürüyüşlerine baktığımız zaman, gördüğümüz manzara içler acısı insan adına bu şehir adına...

İnsan kendi kendine sormadan edemiyor, şimdi yarın bu kişi mi bu şehri yönetecek, ve ya  bu kişi ülke yönetimine talip olacak? diye...

Kalbi olanların acı çektiği bir manzara bunlar...

Kendilerini inşa edemeyen kimi kişilerin, şehri ülkeyi inşa etmeye kalkması, kendilerini aydınlık kılamayanların aydınlıktan söz etmesi  şehirler adına ülke adına büyük talihsizlik...

Bakın  her hangi bir partiden söz etmiyorum, bütün partilerimizin yönetimleri çoğunlukla  böyle...

İstesek her parti üstüne edecek sözümüz var, ama biz ortaya edelim de, herkes hissesine düşeni alsın istedik...Aslında muhatap alınacak bilgi ve olgunluk donanımında değil bu kişilerin çoğunun...

Şehri kendilerinin sanan beyzade pek çoğu...

Çok akıllı çok bilen, çok becerikli sananlar kendilerini...

İnsanlara nasılsın demesini bilmeyenlerin, veya demek istemeyenlerin, kendilerini Tanrının çocukları sananların bu şehre bu ülkeye yapacağı hiç bir şeyi yoktur, söyleyeceği hiç bir sözleri de...

Ama bu arkadaşların çoğu var sanıyorlar, biz varız diyorlar öyle kendilerini seçkinlerden sanarak...Ama farkında değiller sözün izzetine sahip çıkamadıklarının...

Bir partinin il veya ilçe yönetim de bulunmayı, o şehre sahip olmayı sananlar ile dolu partilerimizin yönetimleri...

Kendilerinin her şeye akıllarının erdiğini sanan, her şeyin en doğrusunu kendilerinin bildiğini sanan...Bu dün de böyleydi, bu gün de böyle, ve bundandır arzu edilen bir yere gelmedi şehirlerimiz...

Kendi elitlerini kendi seçkinlerini kendi efendilerini görüp gözetleyen yerler haline getirildi şehirler, bu arkadaşların bencil duruşlarından dolayı...

Artık ne mimarimiz mimari, ne sokaklarımız sokak, ne caddelerimiz cadde gibi...

Hep birlikte yazık ettik şehirlere...En çok da siyaset adına konuşanlar yazık ettiler...

Tekrar edersek, herkese ayrı ayrı söylenmesi gereken bu sözler, bilerek ortaya denmiştir, hissesi olan alsın diye...

Bir şeyler söyle aziz okuyucu...

Söyle yanlış sözler mi ettik?