Ne anlatayım?

Ne konuşalım istersin?

Bu içsel çöküntüyü bastıracak hiçbir şey yok elimizde. Açığa çıkarmak daha tehlikeli. Aklımızdan geçen başımıza geliyor da, içimizden geçenin uğradığı yok.

Akşam saatlerinde şöyle bir ekrana bakıp sayıları kıyaslıyoruz. Gördüğümüzün ardında, aslında hiç de sessiz sedasız olmayan hayatlar o sayılar. Ama bize yansımıyor. İç yüzünü yaşamadığımız için hissedemiyoruz, anlayamıyoruz. Bir odada sevdiği kimse olmadan savaş verenler, törenle değil sadece bir torbayla gömülüp gidenler, en kötüsü de ömür boyu taşınacak bir acıyla geride kalanlar...

Bilmiyoruz, görmüyoruz. Baktığımız buz dağının görünen yüzü, duyduğumuz o feryadın ilk çığlığı... Bu kadar basit değil, olmamalı. 

Ne yaşananlar için, ne de yaşayanlar için...