5-6 yaşlarındaydım. O gün köyümüzde olağan üstü hareketlilik vardı. Anneme "Ne oluyor" diye sordum. "Savaş çıktı kızım, ülkemiz yabancı güçler tarafından işgal edildi" dedi. 

Tam olarak anlamasam da, korkusunu ta içimde hissetmiştim. Günler geçtikçe savaşın acı yüzünü görmeye başladım.

Esaretimiz 19 gün 19 gece sürmüştü. Yunan ve İngiliz askerleri köyümüzde, ne kadar erzağımız ve canlı hayvanımız varsa aldılar.

Köyün gençleri, orduya katılmış, köyde sadece, yaşlı dedeler, nineler, kadınlar ve çocuklar kalmıştı. Onların ne kadar barbar olduklarına da canlı tanık olmuştum. Köydeki 8-9 yaşlarındaki çocuklara yaralılarını sedye ile taşıtıyorlardı.

Tavukları kafasından havaya kaldırıp, kafalarını kesiyorlardı. Korkularımızı artırmak için olsa gerekti. Kadın ve kızlar, toprakları, tükürükleri ile ıslatıp yüzlerine, ellerine, boyunlarına sürüp, kirli ve çirkin gözükmeye çalışıyorlardı. 

Tüm bunlara rağmen, kadın ve kızlar tecavüz edilip öldürülüyorlardı. İşte böyle karabulutların ülkemizi sardığı günlerden birinde, evde içme suyumuz da kalmamıştı. Köyün“ÇEŞMESİ” işgalcilerin elinde olduğundan, her istediğimizde su almamıza müsaade edilmiyordu. Oldukça çok susamıştım, anneme ağlayarak susadığımı söyledim.

Annem ise, yine suratıma, ellerime tükürükle ıslattığı toprağı bulayıp, "Hadi sen küçüksün, git çeşmeden iç belki bir şey söylemezler" dedi. Yavaş yavaş, korkar adımlarla “ÇEŞMEYE” yaklaştım. 4-5 asker çeşme başında bekliyorlardı. 8-10 tane de “AT” çeşmeden arığa akan sudan içiyorlardı. Ben de çeşmeye yaklaşıp, avucumu akan suyla doldurup, tam içecekken, aniden acıyla burkuldum.

Saçımdan asılıp beni kenara çeken asker; yerdeki arık suyunu işaret ediyordu. Arıktaki AT DIŞKILARIYLA dolu olan su hâlâ berrak gözüküyordu. Yavaşça çömelip, AT DIŞKILARINI ELİMİN TERSİYLE İTİP, SUYU yudumlamaya başladım. Daha ilk yudumda da öğürmeye başlayıp, bir yandan da oradan kaçmaya başladım.

Çeşme başındaki askerlerin attıkları kahkahalarını duyuyordum. Ağlayarak gidip, anneme sarılıp yaşadıklarımı anlattım. Annemin ağlayarak, bana verdiği cevap dün gibi aklımdadır:  "24 SAAT kızım 24 SAAT sonra, Mustafa KEMAL ve İsmet İNÖNÜ bu gavurları temizleyecekmiş yavrum üzülme" dedi. Annemin dediği gibi de oldu, düşman 24 saat sonra denize döken, sözlerini tutan "MUSTAFA KEMAL PAŞAMIZ" idi.

Bu öyküyü yaşayan bayan benim annemdir; Kurtuluş Savaşı'nın canlı tanığıdır. İşte bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk'ü çok seviyoruz.

Ülkemize sahip çıkıp, bizleri kurtarıp, "LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI" olarak, hür ve refah içinde yaşamamızı sağladı. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.