Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş olan Ramazan ayına veda ediyoruz. Birçok sevinci yaşadığımız bu mübarek ay, sağ olana bütün bereketiyle tekrar gelecek. Bir ay süreyle mutluluklar yaşadık. İftar sevincini taddık. İftar sofralarında dostlarımızla birlikte olmanın, paylaşmanın tadına vardık. Fakir ve muhtaç insanların haline vakıf olduk. Dertleri ile kıvranan insanların halini anladık. Açlık, yokluk, kıtlık, mahrumiyet yaşayan insanların ızdırabını anladık. Kendini bilme, kendini bulma kendine sahip olma bilincini kavradık. Yani bir ay boyunca yılın farklılıklarını yaşadık. Ramazan, diğer aylarda olmayan özellikleri ile mü’minlere farklı bir mevsim yaşatan aydır. Mü’minler olarak, oruçla, açlığı, susuzluğu, arzularını yerine getirememeyi, fırsatlarımız olmasına rağmen yapabileceklerimizden mahrum kalma gibi duyguları yaşadık. Bütün bunlar, bizi hayata alıştırıcı unsurlardır. Umulmadık yerlerde karşımıza çıkacak mahrumiyetlere karşı hazırlıktır. Dayanma gücü kazanmaktır. Sabrı öğrenmektir. Günlük yaşantının iniş çıkışlarına karşı alıştırmadır. Sahip olduklarımızın yok olacağı günlerin de olabileceğini öğrenmektir. Sağlığın yitirilebileceği ve sağlıksız olmanın ne demek olduğunu anlamaktır. Hayata tutunmanın eğitimidir. Maddi imkânları tasarruflu kullanma eğitimidir. Zamanını, servetini, Allah’ın bizlere sunduğu nimetleri hoyratça tüketen günümüz insanına adeta bir ihtardır. Teravih namazlarının birlik ve bütünlüğümüze kazandırdıklarını gördük. Kadın erkek, çoluk çocuk, Rabbimizin huzuruna vardık. Diğer aylarda olmadığı kadar doldurduk camileri. Belki yıllarca göremediğimiz dostlarımızla görüştük. Bilmediğimiz, tanımadığımız insanlarla omuz omuza yaratanın huzurunda saf tuttuk. Tanımadığımız insanlarla aynı safta dururken sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibiydik. Namazdan sonra birbirimize bakarken, yüzlerdeki tebessüm, el sıkışmalar; sonrasında camiden çıkıp evlerimize doğru yol alırken, aradığımız ve özlediğimiz şeyleri bulmuşçasına, aldığımız her nefesle birlikte mutluluğu yudum yudum tattık. Çocukların camideki cıvıltısında, onların bizim için bir nimet oluşunu bildik. Bu nimetin şükrünü, namazda, yanı başımızda rükû ve secdelerimizle yaratana birlikte ifa ettik. Sevincimizi paylaştık. İşlerin aşırı meşgul ediciliği, maişet telaşı, yok olmaya yüz tutan diğer gamlık duygularından mahrum günümüz insanının, zamanını dostları ile paylaşma sevincini bulduklarına şahit olduk. Birlikte sevinmeyi, birlikte ibadeti, hayata birlikte bakmayı, birlikte hazırlanmayı öğrendik. Bütün bunlar Ramazanın hikmet ve bereketidir. 
Kadir Gecesi’nin engin rahmet denizinde bir geceliğine, ama bin aydan daha değerli yüceliğinde arındık. Rabbimize yakın olmanın bahtiyarlığını yaşadık. Peygamberimiz (SAV)’in Hz. Aişe’ye öğrettiği gibi “Rabbim affedicisin, affı seversin, öyleyse beni de affet” diyerek açtık ellerimizi; hem de boş dönmeyeceğine inanarak. Günahlarımız için yöneldik ona. Gözyaşımızla, gönül gözümüzle boyun büktük. Onun kapısında bütün ümidimizle istedik. Çünkü o kapı ümitsizlik kapısı değil. Ümitsizlerin hayat bulduğu kapıdır. Kendimiz, ailemiz, vatanımız, milletimiz, bütün İslam âlemi için dua ettik. Bilhassa İslam coğrafyasının çeşitli yerlerinde; Irak, Suriye ve Filistin’de yaşanan zulüm ve insanlık ızdırabından dolayı müslüman kardeşlerimiz için dua ettik. Gafleti yaşayanların, insanlığını yitirmiş hak hukuk tanımazların, cana kıyanların, kendi menfaati uğruna bütün mukaddesatı ayakaltına alanların, yeryüzünün en kıymetli varlığı insanı ve bütün canlıları hiçe sayanların ıslahı için dua ettik. 
Ramazan Bayramı, böyle bir mevsimin sonrasında geliyor. Oruçla ve tefekkürle arınmış gönüllerin birlikteliğinin adıdır Ramazan Bayramı. Küskünlerin barıştığı, ayrılıkların son bulduğu, gözyaşlarının sadece sevinçle aktığı günün adıdır. Yetimin başının okşandığı, kimsesizin yalnızlığını attığı; gamın, kasvetin, kederin bittiği günün adıdır. Hiçbir dinde olmayan, sadece Yüce Dinimiz İslam’da var olan, sırf sevince tahsis edilmiş günün adıdır. Sevinci paylaşma adına Yaratan’ın bir lütfudur. Bu günde büyükler hatırlanır, hastalar ziyaret edilir. Ramazan Bayramı’nda, Dinimizin vacip kıldığı “Sıla-ı Rahim” (Yakınları ziyaret) manasını bulur. Unutulanlar, bir köşeye itilenler hatırlanır bu gün, hem de bir daha unutulmamak üzere. Bayramları tatil mekânlarında sıladan uzak, bencilce geçirmenin alışkanlık haline geldiği günümüzde, birbirimizi hatırlamamız ve unutmamamız için bu Ramazan Bayramı’nı manasına uygun yaşamak, geleneklerimizi yaşatmak adına bir kez daha düşünmeliyiz. Bu vesileyle Ramazan Bayram’ınızı tebrik eder, Cenab-ı Hakk’ın, bayramların manasına uygun yaşandığı, sevinçlerin ve kederlerin paylaşıldığı, birlik ve bütünlüğümüzün pekiştiği nice bayramlara eriştirmesini niyaz ederim.