Sözcü Gazetesi yazarı ve Tele 1 TV programcısı Can Ataklı, bugünkü köşesinde ABD'li rahip Andrew Brunson'ın duruşmasına yönelik önemli bir iddiayı ortaya attı.

TARİH VERDİ

Ataklı, "Galiba papazı gönderiyoruz" dediği yazısında, Brunson'ın 12 Ekim'deki duruşmasında serbest kalacağını söyledi.

Ataklı'nın köşesindeki ilgili bölüm şöyle:

Bana göre aslında papazı çoktan vermiştik.

Sadece bir “iletişim kazası” oldu ve papaz başımıza dert olarak kaldı.

Trump, “Ben İsrail’deki kızınızı kurtardım sen de papazı gönder” dediğinde Erdoğan’ın “O işi hallediyoruz” sözü “papaz bırakıldı” şeklinde algılandı muhtemelen. Ama serbest bırakmak yerine önce ev hapsine alınması Trump’ı kızdırdı. Durup dururken kriz çıktı.

İktidarın başı ve sözcüleri dolar krizinin bu nedenle çıktığını söylüyor.

Bedeli çok ağır oldu.

Madem öyle o “iletişim kazasına” neden olmasaydınız bari.

Neyse, yine de iş işten geçmiş değil.

İktidar sözcülerinin yazılarını okurken papazın artık gönderileceği hissine kapıldım.

Dün biri Demirören diğeri de Sabah grubunda yazan iki yandaş yazar birden papazın serbest bırakılacağını ima eden yazılar yazdılar.

Benim tahminim 12 Ekim’deki duruşmada serbest bırakılacağı yönünde.

Ama bunu “bağımsız olduğunu söyledikleri” mahkemeye yaptırmak yerine sanki bir yüksek mahkeme bozmuş gibi yapabilirler.

Çünkü konu galiba artık Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor.

Papazı tıpkı Mehmet Altan’ı serbest bıraktıkları gibi Anayasa Mahkemesi kararı ile gönderebilirler.

Peki dolar eski haline gelir mi? Gelmez.

Zaten aynı yandaş yazarlar doların yükseltilmesinin de aslında iktidarın bir oyunu olduğunu yazıyorlar.

ORTA VADELİ PROGRAM ÖNCESİ TAKTİK Mİ?

Öte yandan Ekonomi Bakanı Berat Albayrak'ın 20 Eylül 2018 tarihinde Orta Vadeli Programı açıklayacak olması ise dolar yatırımcısını endileşendiriyor.

Rahip Brunson'ın salıverilmesi ve Orta Vadeli Programda açıklanacak maddelerin yabancı yatırımcıyı cezbetmesi durumunda doların dibi görmesi bekleniyor.

SÜRPRİZ ZİYARET

İzmir’de terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlediği, casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklanan ve tutukluluğu ev hapsine çevrilen ABD uyruklu rahip Andrew Craig Brunson’ı, İstanbul Başkonsolosluğu’ndan gelen bir din adamı ile avukat ziyaret etti. Yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında evden çıkan ziyaretçiler, açıklama yapmadan 34 plakalı siyah plakalı ciple ayrıldı.

Terör örgütleri FETÖ/PDY ve PKK adına suç işlemek, devletin güvenliği bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etmek’ suçlarından 35 yıla kadar hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanırken, sağlık sorunları dikkate alınarak verilen ev hapsi kararıyla cezaevinden tahliye edilen ABD’li rahip Andrew Craig Brunson’ı bugün iki kişi ziyaret etti. Biri din adamı kıyafetli, diğeri takım elbiseli iki kişi, sokakta önlem alan polislerle görüştükten sonra rahip Brunson’ın evine girdi. Brunson’ın evinde yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’ndan geldiği öğrenilen din adamı ile avukat, dışarı çıktı. Brunson’la yaptıkları görüşme hakkında basın mensuplarının sorularını yanıtsız bırakan ziyaretçiler, açıklama yapmadan 34 plakalı siyah plakalı ciple ayrıldı.

DAVANIN GEÇMİŞİ

Terör örgütleri PKK ile FETÖ adına suç işlediği iddiasıyla 9 Aralık 2016’da tutuklanan ABD’li rahip Andrew Craig Brunson hakkında hazırlanan iddianamede, din adamı görüntüsü altında söz konusu terör örgütleri adına suç işlediği ve genel stratejileri kapsamında eylem birlikteliği içinde olduğu, örgütlerin amaçlarını bilerek ve isteyerek iş birliği yaptığı kaydedildi. Brunson’ın FETÖ’nün üst düzey mensupları ile kod isimlerini bilerek görüştüğü, bu kapsamda örgütün sözde eski ’Ege Bölgesi imamı’ ile firari Bekir Baz ve yardımcısı Murat Safa ile hakkında ’silahlı terör örgütü üyesi olmak’ suçlamasından dava açılan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç ile görüşmeler yaparak strateji belirlediği iddia edildi. Brunson’ın ABD’li askere gönderdiği 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğuna ilişkin mesaj içeriklerine yer verilen iddianamede, cep telefonundaki, ’Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız’ mesajı da dosyaya eklendi. Teknik incelemede de sanık Brunson’ın, görüşmediğini öne sürdüğü FETÖ’nün sözde ’Ege Bölge imamı’ firari sanık Bekir Baz ile birbirlerine çok yakın yerde 293 kez GSM sinyali de tespit edildi. Mahkeme heyeti, 25 Temmuz günü dosya üzerinde yaptığı incelemede, Brunson’ın tutukluluğunu ev hapsine çevirerek, sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı getirdi. Ev hapsinin kaldırılması için 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan başvuru reddedilmiş, üst mahkeme olarak 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen dosya için ikinci kez ret kararı çıkmıştı. Bu gelişme üzerine Brunson’ın avukatı İsmail Cem Halavurt, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmak için hazırlık yaptıklarını açıklamıştı.

Türkiye'de yaklaşık iki yıldır tutuklu bulunan İzmir'deki Protestan cemaatine ait Diriliş Kilisesi'nin ABD'li Pastörü Andrew Craig Brunson'ın tutukluluğu 25 Temmuz'da ev hapsine çevrildi.

Halen ev hapsinde tutulan ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı bulunan Brunson'ın avukatı İsmail Cem Halavurt'un itirazları ise şu ana kadar sonuçsuz kaldı. Son olarak, Halavurt'un bu hafta içinde yaptığı itiraz da reddedildi.

İzmir Ağır Ceza Mahkemesi, ev hapsi süresi boyunca Brunson'a elektronik kelepçe takılmasına da hükmetti. Brunson'ın bir sonraki duruşması 12 Ekim'de görülecek.

Brunson davasında ev hapsi kararının çıktığı 25 Temmuz'daki oturuma kadar üç duruşma yapıldı.

ABD vatandaşı olan Brunson, Ekim 2016'da sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındı ancak Aralık ayında Fethullah Gülen Cemaati'ne üye olma suçlamasıyla tutuklandı. Brunson hakkındaki iddianame Mart 2018'de hazırlandı.

ABD'nin North Carolina eyaletinde doğan 50 yaşındaki Brunson, 23 yıldır eşiyle birlikte Türkiye'de yaşıyordu ve tutuklandığı sırada süresiz oturma izni başvurusunu sonucunu bekliyordu.

ABD, Brunson'ın serbest bırakılmamasının ardından "insan hakları ihlallerinin sorumluluları" oldukları gerekçesiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e yaptırım uygulamaya başladı.

ABD Başkanı Donald Trump, daha sonra Türkiye'den çelik ve alüminyum ithalatına uygulanan gümrük vergilerini ikiye katladı. Bu kararın Brunson davası nedeniyle değil, iç kullanm kapasitesini artırmak amacıyla alınan bir dizi önlem kapsamında yürürlüğe sokulduğu açıklandı.

Pastör Brunson Davası ile ilgili detayları beş başlıkta derledik:
Brunson ne zaman ve neden tutuklandı?

Pastör Brunson, eşi Norine Brunson ile birlikte Türkiye'de 20 yılı aşkın bir süre yaşadıktan sonra 2016 yılında süresiz oturma izni için başvurdu.

İddianamede yer alan yazışmalara göre, İçişleri Bakanlığı, Ağustos 2016'da yazdığı yazıyla süresiz oturma izni başvurusunun "kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından" uygun bulunmadığını ve reddedildiğini belirtti.

Yazışmalarda Bakanlık ayrıca, "Brunson'ın 2010-2013 yılları arasında Kürt orijinli vatandaşlara yönelik ayinler düzenlediği" ve "Suriye'den gelen sığınmacılara yardım sağlama görüntüsü altında misyonerlik faaliyetleri yürüttüğünü" öne sürdü.

Brunson ve eşi Ekim 2016'da İzmir Alsancak Polis Karakolu'na çağrıldı. Burada sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındılar. Eşi Norine Brunson, 13 gün sonra serbest bırakıldı.

Brunson daha sonra sınır dışı edilemek üzere Bornova ilçesindeki Geri Gönderme Merkezi'ne sevk edildi.

Brunson burada sınır dışı edilmeyi beklerken, Aralık 2016'da Fethullah Gülen Cemaati'ne üye olmak suçlamasıyla aynı gün içinde önce gözaltına alındı, daha sonra da tutuklandı.

Brunson,Ağustos 2017'de, İzmir F Tipi Cezaevi'nde yatmakta olduğu sırada bu kez de "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" ve "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından da tutuklanması talep edildi.

Pastör Brunson, Ağustos 2017'de bir kez daha tutuklanması isteminin değerlendirildiği duruşmada verdiği ifadede hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Dah asonraki duruşmalarda da yaptığı tahliye talepleri kabul görmedi.

Brunson hakkındaki iddianamede ne suçlamalar var?

Bruson hakkındaki iddianame tutuklanmasından yaklaşık 1,5 yıl sonra hazırlandı ve Mart 2018'de İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

İddianamede, Brunson'a hem Fethullah Gülen Cemaati hem de PKK adına suç işlediği suçlaması yöneltildi.

Brunson için "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle 15 yıla kadar, "devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek" suçlamasından 20 yıla kadar hapis cezası istendi.

Anadolu Ajansı'nın ayrıntılarını yayımladığı iddianameye göre, Brunson'ın Gülen yapılanmasına üye bazı isimlerle görüşmeler yaptığı belirtildi.

Brunson'ın temas kurduğu isimler arasında Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç'ın da yer aldığı öne sürüldü.

İddianamede kilisesinde PKK ile Gülen Cemaati'ni "övücü ve bölücü içerikli konuşmalar" yapmakla suçlanan Brunson'ın evindeki aramalarda "çok sayıda dijital materyal" ele geçirildiği vurgulandı.

Brunson'ın ayrıca Mayıs ve Haziran 2013'teki Gezi Parkı'na alışveriş merkezi yapılması planının protesto için düzenlenen eylemlerin organizatörlerinden biri olduğu da iddia edildi.

Pastör Brunson, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı ve yaklaşık altı saat süren Türkçe bir savunma yaptı. Savunmasını yaparken bir ara ağlayan ve fenalaşan Brunson, "yasa dışı hiçbir şey yapmadığını" söyledi.

Brunson bu iddialar karşısında ne diyor?

Brunson, Ağustos 2017'de bir kez daha tutuklanması talebinin değerlendirildiği celseye SEGBİS aracılığıyla bağlandı.

Burada verdiği ifadede Brunson, hakkındaki iddiaları reddetti.

Türkiye medyasına yansıyan haberlere göre Brunson, "Hayatım boyunca hiçbir Fetullahçı ile hiç tanışmadım. Toplantılarına hiç katılmadım. Ben kilise kurdum. Casusluk yapmadım. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü destekliyorum. Benim derdim İsa Mesih'i anlatmaktadır. Fetullahçı terör örgütüyle hiçbir bağlantım yoktur. Ne zaman nerede ve nasıl casusluk yaptım açıklanmasını istiyorum" dedi.

Brunson, avukatları ve ailesi ise bu iddiaların tamamını reddediyor.

Avukatı Halavurt da yaptığı açıklamalarda, iddiaların asılsız olduğunu söyledi.

Halavurt, "Brunson'ın inancından dolayı tutuklandığını ortaya koyan kanıtlar var" dedi.

Dava öncesinde Amerikan NBC News Televizyonu'na konuşan Brunson'ın kızı Jacqueline Furnari de, "Babam yanlış bir şey yapmadı. Barışçıl, sevgi dolu bir adam, o bir pastör. Bu suçlamaların tamamı saçmalık" diye konuştu.

Pastör'ün hapiste geçirdiği süre içerisinde 25 kilo verdiği ve depresyona girdiği de öne sürüldü.

ABD ne tepki gösterdi?

Şu an Türkiye'de cezaevinde bulunan ABD vatandaşları arasında yer alan Brunson'ın tutukluluğu, ABD'nin sert tepkisini çekti.

İlk kez en üst düzey ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Mayıs 2017'de yaptığı görüşmede gündeme getirilen bu konu, ikili ilişkilerdeki en önemli meseleler arasında yer alıyor.

ABD Hazine Bakanlığı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün ABD'deki mal varlıkları ve mal varlıklarından elde edebilecekleri faiz gelirlerini dondurdu ve ABD vatandaşlarının bakanlarla herhangi bir iş ve işlem yapması yasaklandı.

Ayrıca ABD Kongresi'nde de askeri ve mali konularda Türkiye'ye yönelik bazı süreçler yürütülüyor.

ABD, daha önce de Brunson'ın avukatları ile görüştürülmediği ve hakkındaki suçlamaların ayrıntılarını bilmediğini de öne sürdü. Ancak daha sonra Brunson'ın avukatları ve ABD Büyükelçiliği temsilcileri ile görüşmesine izin verilmeye başlandı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Mart ayında yaptığı açıklamada, Brunson'ın en son 6 Şubat'ta avukatı ve konsolosluk yetkilileriyle görüştüğünü söylemişti.

Brunson Davası, ABD Kongresi'nde de sıklıkla gündeme getiriliyor.

İlk duruşmayı izlemek üzere Amerikalı Senatör Thom Tillis ile ABD'nin inanç özgürlüğü temsilcisi Sam Brownback de İzmir'e gitti.

Brunson'ın serbest bırakılması için çeşitli sivil toplum kuruluşları da kampanya yürütüyor.

ABD'nin muhafazakar sivil toplum örgütlerinden Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi'nin (ACLJ) Brunson'ın serbest bırakılması talebiyle açtığı imza kampanyasını şu ana kadar 480 bin kişi imzaladı.

Brunson'ın durumuyla ilgili en net açıklamalardan birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldi.

Erdoğan, Eylül 2017'de yaptığı bir konuşmada, Brunson'ın serbest bırakılmasını Fethullah Gülen'in ABD'den iadesiyle bağdaştıran ifadeler kullandı:

"Pensilvanya'daki nasipsiz adamın arkasından giden profesörler de var. Sen nasıl profesörsün? Sen profesör olsan ne yazar? 'Papazı verin' diyorlar. Bir papaz da sizde var, bize verin, yargılayalım, biz de onu size verelim. 'Onu karıştırma' diyorlar" dedi.

ABD ise olası bir takası reddetti.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Şubat ayında 24 kanalına verdiği mülakatta, yaptıkları görüşmede ABD'li mevkidaşı Rex Tillerson'ın Türkiye'de tutuklu ABD vatandaşlarıyla ilgili yargı sürecinin hızlanması talebini yinelediğini ve Brunson'ın durumunu da gündeme getirdiğini söyledi.

Uluslararası medya kuruluşlarında da Brunson'ın bir "pazarlık unsuru" olduğu yönünde yorumlar yer aldı.

İngiltere'de yayımlanan haftalık The Economist dergisi Brunson'ı, "ABD ile Türkiye arasındaki kavgada bir piyon" olarak nitelendirdi.
ABD - Türkiye ilişkileri ne durumda?

Türkiye ile ABD ilişkileri, tarihin en sıkıntılı dönemlerinden birini yaşıyor.

Brunson davası ve başka ABD vatandaşları ile Türkiye'deki diplomatik misyonlarında görev yapan yerel çalışanların tutukluluğu, son dönemde ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde sıkıntılı konular arasında yer alıyor.

Analistlere göre, Brunson davasının yanı sıra bir NATO üyesi olan Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi satın alma planları ve Ankara'nın ABD'nin İran'a yeniden uygulamaya sokmaya hazırlandığı yaptırımlara uymayacağını açıklaması da Washington'da rahatsızlık yaratan diğer konular arasında yer alıyor.

Türkiye ise 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin sorumlusu olarak gösterdiği Fethullah Gülen'in iade edilmemesinden ve Suriye'de de ABD'nin çoğunluğunu Kürt silahlı grup Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) verilen destekten duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getiriyor.

Ayrıca, New York'ta görülen davada eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın İran yaptırımlarını yasa dışı yollarla delmek suçundan hüküm giymesinin ardından ABD Hazine Bakanlığı'nın Halkbank'a ceza kesip kesmeyeceği de ikili ilişkiler açısından izlenen bir diğer konu.