Eğer saygın varsa ciddiye alırsın insanı... Saygın varsa bir kente, ciddiye alırsın o kenti... Söze saygın varsa, sözün sözdür... Kuşlara saygın olmalı ki, gidişlerine yuvalarının yok edilişlerine üzüldüğüne inanalım...

Oysa saygıyı yok edenlersiniz pek çoğunuz, insanı hiçe sayanlar ve sözü hiçe sayanlar... Tamam, konuşup duruyorsunuz da, şehrin yok oluşunu hiçe sayanlarsınız pek çoğunuz...

Sahi ne çok söz veriyorsunuz, o sözde durmayacağınız belli iken... Çünkü daha öncede ne sözler verdiniz ve verdiğiniz sözlerde durmadınız, durmadılar, çok yalan söylediler sizden öncekiler de...

Önce Tanrıya saygılı olmalı insan, yani Aziz Olan Allah’a... Tanrıya verdiği söze sadık kalmalı ve o sözleri unutmamalı... Oysa çoktan vazgeçtiniz ona verdiğiniz sözlerde durmayı... Kendini yoktan var edeni hayatından çıkaran, kimleri çıkarmaz ki hayatından?

Sadece soru, başkaca muradımız yok, cevabınız varsa söyleyin, unutmaz mı Tanrıyı unutan insanı?

İnsan söz verdi Tanrıya "senin önüne geçmeyeceğim" seni dinleyeceğim diye... Ama geçti, ama kendini Tanrının yerine koydu, Tanrı gibi sözler eder oldu başka insanlara...

En çok da kendilerini kurtarıcı sananlar, kendilerini önemli sananlar, yani siyasetçiler, siyasette kendilerine yer edinme sevdası taşıyanlar, yani çok konuşmayı kendilerine alışkanlık edinenler...

Daha başkaları da var da, demeyelim şimdi kimler olduğunu... Oysa ne çok söz var denecek, ne çok kişi var kendilerini Tanrı yerine koyan anlatılacak...

Kendilerini kentlerin efendisi sananlar, halkın efendisi sananlar filan... Sonra kitabın kalemin dinin efendisi sananlar, sözün efendisi sananlar, orada burada görünmek için büyük çaba harcayanlar...

Servet ve şöhret peşinde koşanlar, dünyayı ölümsüz sananlar, dünya için her türlü numara çevirmeyi kendilerine mubah görenler...

Mesele sizler şimdi konuşuyorsunuz ya, bilerek veya bilmeyerek, Tanrının dilini kullanıyorsunuz aslında...

Yapacağım diyorsunuz, vereceğim diyorsunuz, getireceğim götüreceğim diyorsunuz, hele beni bir Belediye Başkanı seçin, herkese yardım edeceğim diyorsunuz, şunları şunları yıkacağım, şunları şunları inşa edeceğim diyorsunuz... Ama bilmiyorsunuz, bilmeyi akıl etmiyorsunuz, yarın sabah yaşayıp yaşamayacağınızı...

Bu ne iş o zaman?

Hep söz veriyorsunuz, hep atıp tutuyorsunuz, dağıtıyorsunuz, veriyorsunuz, getiriyorsunuz götürüyorsunuz, ama bilmiyorsunuz Tanrı izin vermezse bir adım bile öteye gidemeyeceğinizi, bir yudum nefes alamayacağınızı...

Ayıp değil mi yaptığınız, başlı başına bir saçmalık değil mi?

Kusura bakmayın bayım, konuşurken Tanrı gibi konuşuyorsunuz, Tanrı gibi sözler ediyor, Onun gibi sözler veriyorsunuz?

Sahi o izin vermezse nasıl yapacaksınız, bu yapacağım dediğiniz şeyleri? Bu söze bir saygısızlık değil mi, sözü yere atmak değil mi, veya yalan ile insanları kandırmaya çalışmak?

Bir saniye sonra ölüp, ölmeyeceğiniz konusunu bilmiyorsunuz, ama insanlara ahaliye, şehir halkına durmadan yeni sözler veriyor, yeni yalanlar söylüyorsunuz, insanları kandırıyorsunuz, bu insana yapılan saygısızlık değil mi?

Söze saygısı olması gerekmez mi, sözü edenin?

Hiç aklınıza düşmüyor Tanrı izin verirse demek bile... Çünkü kendinizi o kadar dünyaya, şöhrete makama güce, ve güçlü kişiler ile dost olmaya öylesine kaptırıyorsunuz ki "aklınıza düşmüyor" biraz sonra ölme ihtimali olduğu bir fani için...

Neden yazıp söylüyorum bunları? Tanrının varlığını Onun gücünü, her şeyin onun elinde olduğunu, Onun dilemesiyle olabileceğini bile unutuyorsunuz ya, üzülüyor insan, ondandır bu hatırlatmalar...

Derim ki, Tanrıyı unutanlar, Onu yok sayanlar kendini Onun yerine koyanlar insanı da unuturlar, şehri de unuturlar, aç kalan çocukları da, susuz kalan yuvasız kalan kuşları da unuturlar...

Evine ekmek götüremeyen babaları da... Unuturlar ekmek parası için etlerini pazarlayan kadınların çaresizliğini de...
Unuturlar bayım, hep unuttular daha önceleri de...

Saygı bayım, söze saygı, insana saygı, şehre saygı, kuşlara ve çocuklara saygı... Önce kendine saygılı olmalı insan, ona göre sözler etmeli...

Siz bilirsiniz, biz diyeceklerimizi diyelim de, siz nasıl isterseniz onu yapın... Ama oldukça bilindik şeyler yaptığınız...