Esnaf enflasyonu yaşıyoruz.

Bütün sektörlerde ihtiyaçtan fazla işyeri var.

Rekabet hat safhada.

Fiyatlar taban yapmış durumda.

Hiç kimse para kazanamıyor.

Kime sorsam iş yeri arzından şikâyetçi.

Müşteri azaldıkça, alım gücü düştükçe, arz fazlalığı sorunu su üstüne çıkıyor.

İstediğin kadar kaliteli mal sat.

İsteğin kadar iyi hizmet üret.

Bu koşullarda emeğinin karşılığını alman mümkün değil.  

Küresel sermayenin işletmeleri etrafımızı sararken, yerel sermayenin onlarla mücadelesi giderek zorlaşıyor. 

Kamu borçlarını öteliyor.

Mal aldığı yere ödeme yapamıyor.

Kredi ödemelerini yaparak, dökme suyla ayakta kalıyor.

Nereye kadar dayanabilirsem oraya kadar diyor.

Dürüstken, sahtekâr oluyor.

Avukatla hiç işi olmazken, avukatlarla samimi oluyor. 

Evine pek belli etmiyor.

Yaşam standardını düşürmüyor.

Çocuklarına rezil olmak istemiyor.

Ne varsa içinde yaşayıp uzatmaları oynuyor.

Olanı biteni etrafına belli etmiyor.

Gören ona imreniyor.

Ama o ne yediğini, ne içtiğini bilmeden ruh gibi yaşıyor.

Tek derdi el âleme muhtaç olmadan yaşamaya çalışmak, bütün ömrünü hayallerini verdiği işini ayakta tutmaya çalışmak.

Etrafı ile ilişkilerini azaltıyor. Neşesini kaybediyor.

Daha çok düşünüp az konuşmaya başlıyor.

Duygusal olarak kendini mutlu ve huzurlu hissetmiyor.

Kendini sahipsiz, değersiz hissetmeye başlıyor. 

Allah göstermesin her şeyi düşünür oluyor.

Ekonomimizin yapı taşı olan girişimcilerin sorunları, toplumun tümü için tehlike arz ediyor.

Şartları iyileştirmediğimiz sürece bu oyunda kimse kazanan olamaz.   

Ne yapmalıyız.

Önce oturup konuşmaya başlamalıyız.

Sonrası gelir.