Seni sevgiyle büyüten kucaklar, yarınını artık garanti altına almaya çalışırken, neler hissederler, ne hayaller kurarlar. Yarınlarınızı hazırlarken, hep mavi ve pembe renkleri kullanırlar. İlk başlangıçlar daima cinsiyet tercihine göre renklere ayrılırlar. İlk başlanan genelde “PATİKLER” olur. Renk konusunda, cinsiyet hemen ön plana çıkıverir.

Aileler, hayırlısı ile de deseler, beklentiler renklerle kendilerini anlatıverirler.

Sevgi yumağıdır o küçük patikler. Renklerle yazılır sanki yarınlar.Sevgi sözcükleri ile işlenir,örgü şişleri artık bebeğin yola çıkmasını anlatır gibi işler. Bazen bahar bazen kış bazen de ikisinin arasındaki mevsim çocukları dünyaya gelirler. Genelde heyecan başlamıştır, ufukta görünen yeni aile ferdi yola çıkmıştır. Bu heyecanlar hemen hemen her ailede yaşanır. Örf ve adetlerimizden olsa gerek , kırsal kesimde bu tatlı heyecan aile büyüklerinden gizlenir, açıklamaktan utanılır, epey bir zaman sonra vakit gelince yine aile büyükleri devreye girer, yeni gelecek aile ferdi usulüne uygun bir şekilde söylenir.

Ne güzel, ne büyük bir mutluluktur,  bunu yaşayan anne ve babalar yıllar sonra bile hatırlayıp, bir ah çekerler. Ben de nerede ufak bir bebek görsem, dalar giderim, o güzel günlerin verdiği heyecana kaptırırım kendimi. Hani ilk sözcükler çıkar ya,”agucuklar”, bak baba dedi, yok anne dedi. Anne de mutlu, umutlu, baba da. Aile olmanın vermiş olduğu hazla bebeklerini büyütürler.

Belki de neden tüm bunları yazıyorum diye düşünenler olacaktır aranızda, bu yazdıklarım hepimizin yaşadığı, yarının çocuklarının da yaşaması gereken mutlu günlerdir. Gelecek nesillerin de bu güzel mutluluğu yaşamasını çok istediğimdendir. Endişem ise çocuklarımızın çocuklarının, bu mutlulukları yaşayamayacakları, bu gidişatla aynı hazları alamayacakları, tadamayacaklarıdır. 

Küresel ısınmanın yarınlarımızı nasıl etkileyeceği  senaryolarını hazırlayan bilim adamları, belki bu “mavi ve pembe patikli” gelecek nesil bebeklerin nasıl korunacağının açıklamalarını da yapmaya başlarlar. 

Muhtaç olacağımız “su” için alınacak önlemleri de açıklamaya başlarlar. Hayatımızı, sağlığımızı etkileyecek olan problemlerin başında salgın hastalıkları her halde saymaya gerek yoktur. Yarınlarımızın bekçileri olan gelecek nesilleri ne kadar zor bir ortamın beklediğini vurgulamak, yazarken bile benim içimi sızlatıyor.

En çok da yerli tohumlarımızı bir tarafa atıp, İsrail tohum ve fidanlarını kullandığımız için üzülüyorum. Gelecek nesiller hormona bağlı yaşamasın! 

Ekonomide yaşadığımız şu zor günlerde yerli malı kullanmak, okullarda yine “Yerli Malı Haftaları “yapılarak bilinçlendirmek zorunlu olmalıdır.

Yani, Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur, bu bilinçle ülkemiz güçlenir.