Büyük ve güçlü Türkiye'yi çökertmek için önce askerin gücünü zayıflatmak gerekir. Bunu nasıl yapabilirleri mi yaşıyoruz demekten kendimi alamıyorum. Ben, Atatürk ve O’nun ordusunun hayranıyım, itiraf ediyorum.

Ben Laik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım, Türküm. Bu günlerde yaşananlar benim gibi milyonlarca vatandaşı elbette ki rahatsız ediyor. Her kes şaşkın, her kes bir birine soruyor, Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri’ne karşı uygulanan bu davranışlardan rahatsız.

Asker kim, kimin askeri? Vatandaşlara bu soru sorulsa vereceği cevap hazırdır. Asker, hepimizin çocuğu, hepimizin kardeşi, hepimizin yeğeni, dayısı, torunu, vs . Bu şekilde cevaplar gelir. Hal böyle iken, en gizli, belgelerin bulunduğu çok gizli kozmik odaya, bir askeri birlikte, böyle bir arama yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı bu konuda yaptığı açıklamada yasal dedi ama eminim ki, içleri de sızlamıştır.

Genelkurmay Başkanlığı, gelişi güzel bir başkanlık değildir, benim için bir baba ocağı gibidir. Bir zamanlar orada görev yapan biri olarak (Askeri sivil memur) bunu çok net olarak yazma hakkına sahip olduğumu düşünüyorum.

Kapıdan girerken dahi o ciddiyet, disiplin, tavrınız, her şeyinizle kendinizi güvende hissetmenize neden olur. Hiç bir hata yapma şansınız yoktur. Orası yuvanızdır, orası ana kucağından da sıcak, güvenlidir hissi daima içinizdedir. Askeri lojmanlarda yaşadığım dönemlerde bile dikkat ettiğimiz bir konu vardır ki (sanıyorum hala devam etmektedir) bir erin yanında çocuğunuzu sevemezsiniz. Nedeni ise o askerin belki de evli ve askerliği dolayısıyla evinden, eşinden, çocuğundan uzak vatani görevini yaptığı için.

Bu hassas konuya özellikle dikkat edilirdi. Askeri üniformayla yolda görenler sevgi ve saygıyla bakardı. Farkında mısınız bilmiyorum ama artık sokaklarda üniformalı askeri çok az görür olduk. Gurur duyduğumuz ülkemizin koruyucusu, sırtımızı dayadığımız canlarımız, kardeşlerimiz, yeğenlerimiz, dayılarımız, hala oğulları, dayı oğulları, Mehmetçiklerimiz bazı medya kuruluşları sayesinde düşman askeri gibi gösterilmektedir.

Yani hedef haline getirilmeye çalışılmaktadır. Geldiğimiz bu nokta ne kadar da tehlikeli boyutlara geldi, bu büyük tehlikenin farkında mıyız? Genel Kurmay’dan özür dileyerek, bir konuyu yazmak istiyorum. Bizler çalışırken camların önünde bulunan bölüme evrak koyamazdık, yasaktı. Nedeni ise, uydu aracılığı ile bu evrakların resimlerinin çekilebileceğinden yasaktı. Bugün bu çok gizli belgelerin bulunduğu bölümlere girenlerin çok gizli belgelerin nasıl  muhafaza edeceği çok ama çok önemlidir.

Bu konuda nasıl bir önlem alındığının da halka açıklanması gerekmez mi? Amerika'nın, bu son aramalarla nasıl bir ilgisi olup olmadığını merak edenler çoğunluktadır,  Büyük Orta Doğu projesi için Türk askerini yıpratabilme harekatı olabilir mi? Hani bir zamanlar da çuval olayı vardı ya…

Irak’ta nükleer silahlar var diyerek Irak'a girmişti, amacının bu ülkeyi bölmek olduğu zaten belliydi. Türkiye'yi bölmek için nükleer silahlar kadar kuvvetli Türk Ordusunu kemirmeye başladı. Unutmayalım ki kaleler, daima içerden çöker. Türk Ordusunun yıpratılıp, halkın gözünden düşürmeye çalışanlar, bu konuda çok düşünmeliler.

Hangi siyasi parti olursa olsun, bu girişimler bizleri üzer ama ordumuza bakış açımızı değiştirmez, aksine güçlendirir.

Ne zaman gök yüzünde, askeri bir uçak (jetleri) görsem, dualarımı onların bu görevlerini sağlıklı bir şekilde yapıp, birliklerine, yuvalarına dönmeleri için olur.” Askeri jetlerin gökyüzünde uçarken arkalarında bıraktıkları izler vardır.

Bu izler daima bana, İzindeyiz Atam' ı hatırlatır. Komutanlarımız soru değil cevap bekler, başlığı da çalıştığım yıllarda zihnime kazınan bir deyimdi, samimi bir şekilde itiraf ediyorum ki, o yılları çok ama pek çok özlüyorum, hatta o potin kokuları bile bir başka güzeldir.

(Bu yazıyı kumpasların başladığı sürede başka bir gazetedeki köşemde yazmıştım, yanılmamışım)