Acı tatlı geçen bir dönemin  ürünü, meyvesiydi... Kimi zaman tatlı mı tatlı kimi zaman da ekşi ve acı bir meyve olsa da, sonuçta meyveydi(!) Bugün milyonlarca çocuk ve genç karne aldı, bize de onların yüzü suyu  hürmetine kendi karne günlerimizi hatırlamak kaldı... Karşınızda madde madde hepimizin aşina olduğu karne günü halleri...
1. Karneden önceki son düzlükle başlayalım...
Karnenin gelişi son sınavlardan bellidir tabii ki... Öğrenciyken 'yazılı' derdik gerçi, büyüyünce adı sınav oldu nedense. Son yazılıların da bitmesiyle yavaştan yavaşa ak gara belli olmaya başlar... Başarılı öğrenciler için bir festivale dönüşen bu son yazılılar dönemi, maalesef tembel tenekeler için ise kaçınılmaz hüsranın habercisidir.
2. Öğretmenler odası önü bekleyişi; hocalardan not dilenme ve ortalama hesaplamaları...
Son sınavlar bittikten sonra hummalı bir hesap kitap dönemi başlar. "Matematikten 65 alsam kurtarıyor, edebiyatçı 50 verse geçiyorum" gibi bir ihtimaller varsayımlar süreci başlar. Bu süreçte sürekli bir şeyleri kıl payı kaçırmak tehdidiyle karşı karşıya bir öğrenci tipi belirir. İşte bu öğrenciler okul koridorlarında hocaların eteklerine yapışırlar, allem edip kullem edip istedikleri notu kapmaya çalışırlar...
3. Son sınavların da bitmesiyle boş geçen dersler...
Yalvarma yakarma dönemi de bittikten sonra artık gerçek anlamda yapacak hiçbir şey kalmamış olur. Hocalar yalandan derse ya girerler ya girmezler... Bu dönemde çalışkan ve tembeller arasında bir ayrım da ortaya çıkar; çalışkanlar burnu havada davranıp okula gelmezken, tembeller biraz da doldurdukları devamsızlık hakkının mecburiyetiyle boş sınıfa gelip gitmek zorunda kalırlar.
4. Boşluktan istifade yapılan piknikler ve gezmeler...
Okul piknikleri özellikle bu boş haftalara denk getirilir tabii. Çoğunlukla Park Ormanda vuku bulan bu pikniklere okulun tuttuğu otobüsle gidilir, yolda "Ormana gittik yaz geldi" ya da "Dağ başını duman almış" şarkıları coşkuyla söylenir... Öğretmenleri ilk defa kot ve tişörtle görmenin heyecanına arkadaşlarınızı sivil görmenin coşkusu karışır, inanılmaz anlar yaşanır.
5. Yaz tatili hayalleri ve köye gidecek arkadaşlar...
Sınıfta herkes yaz tatili hülyalarından bahseder olur. Her sınıfta olan, okulun kapandığı günün ertesi günü köye gidip okullar açılmadan 1 gün önce dönen arkadaşlarla hüzünlü veda konuşmaları yapılır. Şehirde kalan çocuklar ise mahallede sabahtan akşama kadar sokakta oynamanın fantazilerini kurarlar, sonra bir güzel de gerçekleştirirler o hayallerini. Çocuk dediğin sokakta oynar çünkü, ohh, canlarına değsin...
6. Pasta börek olmazsa olmaz...
Ve tabii ki o dev(!) eğlenceye evden paste börek getirilirdi. Plastik bardakta kola ve fanta, kek, börek, bakkaldan alınmış bir takım abur cubur öğretmenin masasının üzerine dizilir, bir yandan "Dağ başını duman almış" da marşlar söylerken bir yandan da tıkılınırdı... Ne pis çocuklarmışız :)

Devamı sonra……………