Korona günlerine mahsus bir yazı...Ve yalnızlık; ayak basılmamış sürgünler içinde geçen bir yalnızlık, gelmek yasak gitmek yasak...
Ve yalnızlık; bir mezar taşındaki yazılar kadar yalnızlık, kimi beklesen gelinmeyen bir zaman...
Ve yalnızlık; namlunun ucundaki kurşun kadar yalnızlık, emperyalizme karşı durur gibi... 
Ve yalnızlık; parasız pulsuz kedilerin bakışları kadar yalnızlık, uzaktan bakarak doymaya alışmak gibi... 
Ve yalnızlık; gürültünün içindeki sessizlik kadar yalnızlık, erkek bir güvercin havasında dağlarda... 
Ve yalnızlık; uzak bir Afrika kadar yalnızlık, neden bilmezsin kalbim şimdi her yer Afrika... 
Ve yalnızlık; cevabını bulamamış bir soru kadar yalnızlık, bari bir masal anlatan olsa... 
Ve yalnızlık; doğmamış çocuğuna ağlayan bir annenin gözyaşları kadar yalnızlık, acı biriktirmeye gücü kalmayan kadının gözleri... 
Ve yalnızlık; karanlığa bakan gözlerin gördükleri kadar yalnızlık, gitti gelmez başka çare ne? 
Ve yalnızlık; parçalanan yıldızlara bakan ateş dolu gözler kadar yalnızlık, kim seslense incinen kızlara mahsus... 
Ve yalnızlık; durmuş saatin sarkacında biriken acılar kadar yalnızlık, ne kadar uğraşsam güle ayarlanmıyor... 
Ve yalnızlık; ekmek ile kan arasında kalan gurbetçiliğin taşları kadar yalnızlık, saçlarına dolunay değmeyen işçiler... 
Ve yalnızlık; denizi balkonunda yitirdiğim evlerin boş odaları kadar yalnızlık, başka tren geçer mi buralardan? 
Ve yalnızlık; çöpten ekmek toplayan çocukların yalın ayakları kadar yalnızlık, bu otelleri yaksam bana yardım eder misin? Ve yalnızlık; şarap şişesinde kalan son damlaya hasretle bakan sarhoşlar kadar yalnızlık, yudum udum gerek şimdi... 
Ve yalnızlık; paslı bir gecekondu avlusundan hayata hırçın bakan çocukların bakışları kadar yalnızlık 
Ve yalnızlık; paslı bir bıçağın saplandığı yerde bıraktığı acı... 
Ve yalnızlık; uzaklara bakan gözlerle kendisinden öteye gidemeyen bir yalnızlık 
Ve yalnızlık; bütün trenleri kaçırmış olmanın yangınıyla sahipsiz ölmenin verdiği bir yalnızlık, anne her sabah yeniden uyandır beni... 
Ve yalnızlık; uçarken vurulmuş kuşların kanıyla ıslattıkları kanatları kadar yalnızlık, nefes nefese gidelim bu şehirden...